Yaratma Cesareti, Amerikan psikolojisi ve varoluşçu psikoterapinin önde gelen ismi Rollo May'in en temel yapıtlarından biri. May, psikoloji, psikoterapi, felsefe ve sanatla yakın ilişkisinden ötürü, yaratıcılık konusunu ilginç bir perspektiften inceliyor. Tüm varoluşçular gibi o da kaygı olgusuna büyük önem vererek, değişimin kaygının içine gömülerek varılacak bir yaratıcılık düzeyinde gerçekleşeceğini vurguluyor. Geçiş dönemi psikolojisinin tüm olumsuzluğunu, yaratıcılığın zorunluluğu adına kutlayan May, "yeni olan"ın her yerde fışkırdığı bir dünyada, insanın bilindışı kaynaklara güvenmesi gerektiğini savunuyor.
Alper Oysal, yaratının kaynağını bütün parıltısıyla ortaya koyan bu eseri sunarken Rollo May’i ve varoluşçu psikoterapiyi iyice bir açar. Bu bölümde mevzunun özünü sezersiniz, sonrasında yaratma ve cesaret ayrı ayrı incelenir ve birleştikleri noktada tanrılar, nevrozlar, yıkımlar yer alır. Yaratma bir meydan okumadır, insanın daha iyisini yapabileceği düşüncesiyle tanrılara kafa tutmasının ardında nevroz olsun veya olmasın, bir güç gösterisine şahit oluruz. İnsan yanar da yine üretir, içten patlamalı motor olur da yine üretir ya da üretemez, duvara çarpmış gibi olur, akıl sağlığını kaybetmeye başlar, yıkıcı bir kişiliğe kavuşur ve yaratıcılığı o şekilde göstermeye kalkar. İnsanın tekliğinin ve tekliğin getirdiği derin kaygının açacağı yollarda yaratı, bir karşılaşma ve üstün gelme çabasıdır. Hayata karşı, sanatçının yarattığı -Kant’ın algı dünyasından hareket ediyor burada May- yaşama karşı bir mücadele. Nevrozlar bir silah olabilir ve bu silahın namlusu kişiye çevrilmiş olabilir ama mücadelenin özünde ciğerlerin bir karga tarafından her gün deşilme tehlikesini göğüslemek vardır. Her şeye karşı yaratı, benliği sürdürmek için.
May, kuramla içeriğin birbirini destekleyip desteklemediğini inceler öncelikle, varoluşçuluğun ve psikoterapinin etkileşimini incelerken varoluşçuluğa göre içeriğin kuramı belirlemesi gerektiğini belirtir ve yaratmayla cesareti eyicene bir açımlar. Sonrası tam bir şenlik. Cézanne’ın ağaçlarından gerçekliğin sanat formunu görürüz; sanatçı için gerçeğin benlikle yoğurulduğu noktada ve anda tam olarak ne olmaktadır, neler yaşanmaktadır? Nevrozun bu mevzudaki yeri nedir, bilinçaltı nerede dahil olur falan, May’in okuru yaratıya doğru çıkardığı yolculuğun duraklarıdır. Bu duraklarda Einstein, Shaw, Kant, Joyce ve pek çok yaratıcıyla karşılaşırız.
Çok kabaca anlattım, aynı kabalıkla bitiriyorum. “Vecd” der May. Yaratının özünde vecd vardır. Trans değil, karanlığın ardından gelen pırıltı. Yürüyüş mesela; Woolf’un yürürken tasarladığı romanlar geliyor aklıma. Herkes için farklı bir tecrübe bu. Kafada parıldayan bir lamba. Çözüm anı. İdrakın tepe noktası. Yeteneğin yanında yaratı için olmazsa olmazdır bu.
Kitap Yorumları - (5 Yorum)
Alper Oysal, yaratının kaynağını bütün parıltısıyla ortaya koyan bu eseri sunarken Rollo May’i ve varoluşçu psikoterapiyi iyice bir açar. Bu bölümde mevzunun özünü sezersiniz, sonrasında yaratma ve cesaret ayrı ayrı incelenir ve birleştikleri noktada tanrılar, nevrozlar, yıkımlar yer alır. Yaratma bir meydan okumadır, insanın daha iyisini yapabileceği düşüncesiyle tanrılara kafa tutmasının ardında nevroz olsun veya olmasın, bir güç gösterisine şahit oluruz. İnsan yanar da yine üretir, içten patlamalı motor olur da yine üretir ya da üretemez, duvara çarpmış gibi olur, akıl sağlığını kaybetmeye başlar, yıkıcı bir kişiliğe kavuşur ve yaratıcılığı o şekilde göstermeye kalkar. İnsanın tekliğinin ve tekliğin getirdiği derin kaygının açacağı yollarda yaratı, bir karşılaşma ve üstün gelme çabasıdır. Hayata karşı, sanatçının yarattığı -Kant’ın algı dünyasından hareket ediyor burada May- yaşama karşı bir mücadele. Nevrozlar bir silah olabilir ve bu silahın namlusu kişiye çevrilmiş olabilir ama mücadelenin özünde ciğerlerin bir karga tarafından her gün deşilme tehlikesini göğüslemek vardır. Her şeye karşı yaratı, benliği sürdürmek için.
May, kuramla içeriğin birbirini destekleyip desteklemediğini inceler öncelikle, varoluşçuluğun ve psikoterapinin etkileşimini incelerken varoluşçuluğa göre içeriğin kuramı belirlemesi gerektiğini belirtir ve yaratmayla cesareti eyicene bir açımlar. Sonrası tam bir şenlik. Cézanne’ın ağaçlarından gerçekliğin sanat formunu görürüz; sanatçı için gerçeğin benlikle yoğurulduğu noktada ve anda tam olarak ne olmaktadır, neler yaşanmaktadır? Nevrozun bu mevzudaki yeri nedir, bilinçaltı nerede dahil olur falan, May’in okuru yaratıya doğru çıkardığı yolculuğun duraklarıdır. Bu duraklarda Einstein, Shaw, Kant, Joyce ve pek çok yaratıcıyla karşılaşırız.
Çok kabaca anlattım, aynı kabalıkla bitiriyorum. “Vecd” der May. Yaratının özünde vecd vardır. Trans değil, karanlığın ardından gelen pırıltı. Yürüyüş mesela; Woolf’un yürürken tasarladığı romanlar geliyor aklıma. Herkes için farklı bir tecrübe bu. Kafada parıldayan bir lamba. Çözüm anı. İdrakın tepe noktası. Yeteneğin yanında yaratı için olmazsa olmazdır bu.
ilham verici bir kitap yaratma cesareti bilinmezin ufkunu açıyor
Akademik anlamda kullanabileceğiniz bir eser
Üslubu biraz ağır olsa bile cesur olmanın üretimdeki yerinden bahseden, cesur olmanın ne demek olduğunu anlatan bir kitap, tavsiye edebilirim.
yazı ile ilgili herkes okumalı