William Rupert Hay ve onun 1918-1920 yılları arasında Kuzey Irak'taki İngiliz kolonyal yönetiminin tarihi.Hay, 1918'den 1920 yılına kadar Kuzey Irak'ta, çoğunluğu Kürt olan Erbil vilayetinde görevli olan bir İngiliz Siyasi Subayıydı. Birinci Dünya Savaşını takip eden işgalin ardından bölgede İngiliz yönetimini kurma görevi ona verilmişti.Kürdistan'da iki Yıl, Hay'ın Erbil'de geçirdiği sürenin ayrıntılı ve kişisel bir dökümüdür. Savaşın ardından kötü koşullar içinde yaşayan ve İngiliz yönetiminin yeni ve bir dönemin habercisi olacağına inanan Kürtler tarafından sıcak karşılanışından başlayarak, sonrasında ağır vergiler, sert yasalar ve İngiltere'nin yaşam kalitesini yükseltmekte başarısız olmasıyla beraber gözlerinin açılmasıyla devam eden ve 1920 yılındaki ayaklanmaya kadar geçen süre içinde yaşadıklarını aktarıyor.
“Günay, Boğaziçi Üniversitesi Kütüphanesinden, 1918 -1921 arası İngiliz kitapları bulur getirirdi. Bu kitapların ortak özelliği, “Türklerden ve Araplardan farklı olarak, Kürtler ayrı ırktandır”, temasını işlemeleriydi. Mesele öyle ortaya konuluyordu ki, işte, burada Avrupa ırkından, dili de Avrupalı, ezilen bir ulus vardı ve Avrupalı buradaki akrabalarına sahip çıkmalıydı. Rodoplu’nun daha önce yazdığım, ‘Korkusuz, yiğit bir ırk. İnsanı minnettar bırakan konukseverlik, eşsiz dürüstlük, onur, huzur veren güzel bir çehre, nezaket ve şövalyelik,’ diye ortaya koyduğu vasıfları, aslında yüzbaşı W. R. Hay adlı bir ingiliz subayının tanımlamasıydı. Yüzbaşı Hay, “Hindistan Hükümetinin, 24. Pencaplılar Kıtası diye bilinen birliğin ‘Siyasi Bölümünde görevliydi. Hatırlayacaksınız, Bakkal Şükrü Efendi’nin anlattığı birlikler bunlardı. Irak’ta bizimkiler İngilizlerin, Hint sömürgesinden getirdikleri Müslümanlara karşı savaşmışlardı ve İngilizler Pencaplılar kutsal topraklarda savaştıklarını anlamasınlar diye Irak’taki şehirlerin isimlerini değiştirmişleri haritalara Eski Yunan’dan kalma adlarını yazmışlardı. Mesela, İngilizler, Bağdat’a mı, çıkarma yaptılar? Hayır, Bağdat değil, “Ctesiphon’a çıkarma yaptıklarını beyan ederlerdi. Neresi bu Ctesiphon diye araştırdığımızda -adamakıllı aramak zorundaydınız, zira üç yıkık duvardan ibaretti!- Bağdat yakınlarında tarih öncesi ve tabii Yunan, tabi “Avrupalı” ve tabi İncil’de adı geçen bir harabenin adı olduğunu bulurdunuz. Söylediğim gibi Irak da Irak değil, ‘Mezopotomya’dır. Irak, Mezopotomya’nın yerel adı diye küçümsenir…” Valla Kurda Yedirdin Beni, Alev Alatlı, s.264-265
Kitap Yorumları - (2 Yorum)
çok güzel bir eser. okunmalı.
“Günay, Boğaziçi Üniversitesi Kütüphanesinden, 1918 -1921 arası İngiliz kitapları bulur getirirdi. Bu kitapların ortak özelliği, “Türklerden ve Araplardan farklı olarak, Kürtler ayrı ırktandır”, temasını işlemeleriydi. Mesele öyle ortaya konuluyordu ki, işte, burada Avrupa ırkından, dili de Avrupalı, ezilen bir ulus vardı ve Avrupalı buradaki akrabalarına sahip çıkmalıydı. Rodoplu’nun daha önce yazdığım, ‘Korkusuz, yiğit bir ırk. İnsanı minnettar bırakan konukseverlik, eşsiz dürüstlük, onur, huzur veren güzel bir çehre, nezaket ve şövalyelik,’ diye ortaya koyduğu vasıfları, aslında yüzbaşı W. R. Hay adlı bir ingiliz subayının tanımlamasıydı. Yüzbaşı Hay, “Hindistan Hükümetinin, 24. Pencaplılar Kıtası diye bilinen birliğin ‘Siyasi Bölümünde görevliydi. Hatırlayacaksınız, Bakkal Şükrü Efendi’nin anlattığı birlikler bunlardı. Irak’ta bizimkiler İngilizlerin, Hint sömürgesinden getirdikleri Müslümanlara karşı savaşmışlardı ve İngilizler Pencaplılar kutsal topraklarda savaştıklarını anlamasınlar diye Irak’taki şehirlerin isimlerini değiştirmişleri haritalara Eski Yunan’dan kalma adlarını yazmışlardı. Mesela, İngilizler, Bağdat’a mı, çıkarma yaptılar? Hayır, Bağdat değil, “Ctesiphon’a çıkarma yaptıklarını beyan ederlerdi. Neresi bu Ctesiphon diye araştırdığımızda -adamakıllı aramak zorundaydınız, zira üç yıkık duvardan ibaretti!- Bağdat yakınlarında tarih öncesi ve tabii Yunan, tabi “Avrupalı” ve tabi İncil’de adı geçen bir harabenin adı olduğunu bulurdunuz. Söylediğim gibi Irak da Irak değil, ‘Mezopotomya’dır. Irak, Mezopotomya’nın yerel adı diye küçümsenir…” Valla Kurda Yedirdin Beni, Alev Alatlı, s.264-265