90. Yıldönümü olması dolayısıyla son ayların en fazla tartışılan konularından birisi olan Ermeni Sorunu ile ilgili olarak derli toplu bir kitap. Usta gazeteci Sefa Kaplan'ın bir kısmı Hürriyet Gazetesin de tefrika edilen çalışması bir başucu kitabı niteliğinde.
1915 te soykırım oldu diye bağıranlar ile olmadı, sadece 1 zorunlu göçtü diye bağıranların yazdığı yazılardan oluşan 1 kitap . halaçoğlu ve etyen mahçupyan gibi karşı görüşte yazarlar, murat belge, ilber ortaylı ,mete tunçay vb önemli tarihçi ve akademisyenlerin yazdığı makalelerle oluşmuş 1 kitap.kitabın yazarları ilgilemedirmeyen giriş ve sonucunda kitap ve yayınevi Hürriyet, soykırım var deme havası içerisinde pek tarafsız olduğunu söyleyemem kitabın .. fakat içindeki makale ve yazarlar her iki görüşede yer vermiş. isimler bunu gösteriyor.tek gözle bakmamak içinTAVSİYEMdir…
1915 te gerçekleşen Ermeni trajedisi günümüzde tartışılan çok önemli bir konudur.Ermeni soykırımı demiyorum çünkü soykırımı kabul etmeyenlerden birisiyim.Kitatpa birçok kişini düşünceleri yer almakta.Olaylara üç farklı bakış açısı var.Konuya daha objektif biçimde bakabilmek için yardımcı olabilecek nitelikte bir kitap.Her kesimin düşüncesinin bulunması fevkalade hoş bir durum.Soykırım iddiaları, kimilerine göre tarihçilere bırakılmalı kimilerine göre ise siyasetçilerin halletmesi gereken bir kon olarak görülmekte.Bu kitabı okuduğunuzda eminim ki kendi düşüncenizi oluşturacaksınız ve diasporanın yapmak istediklerini net bir biçimde göreceksiniz.Emeğe geçen herkese teşekkürler.
Prof. Heidegger, otuz üç yıl sonra da olsa, kendisine yönelik ithamlara cevap vererek en azından vicdanını rahatlatmış ve o içi hayli boşaltılan kavramla söylemek gerekirse, ‘tarihsel sorumluluğunu’ yerine getirmişti. Türkiye ise yıllardır ‘İstiklâl Mahkemeleri’nde ne oldu? Varlık Vergisi döneminde ne oldu? 6-7 Eylül’de ne oldu? Kahramanmaraş’ta ne oldu? Sivas’ta ne oldu? Başbağlar’da ne oldu? Susurluk’ta ne oldu? ‘ gibi çoğaltılması mümkün soruların cevabını arıyor. Hiç kuşkusuz, bütün bu ve benzeri sorulara birtakım ‘resmi’ veya ‘gayriresmi’ cevaplar veriliyor, hatta verilen bu cevaplara inanılması da isteniyor. İnanılmadığı zaman da bilinen refleksler, artık hayli aşina olunan bir üslupla gündeme getirilmekten çekinilmiyor.
Kitap Yorumları - (3 Yorum)
1915 te soykırım oldu diye bağıranlar ile olmadı, sadece 1 zorunlu göçtü diye bağıranların yazdığı yazılardan oluşan 1 kitap . halaçoğlu ve etyen mahçupyan gibi karşı görüşte yazarlar, murat belge, ilber ortaylı ,mete tunçay vb önemli tarihçi ve akademisyenlerin yazdığı makalelerle oluşmuş 1 kitap.kitabın yazarları ilgilemedirmeyen giriş ve sonucunda kitap ve yayınevi Hürriyet, soykırım var deme havası içerisinde pek tarafsız olduğunu söyleyemem kitabın .. fakat içindeki makale ve yazarlar her iki görüşede yer vermiş. isimler bunu gösteriyor.tek gözle bakmamak içinTAVSİYEMdir…
1915 te gerçekleşen Ermeni trajedisi günümüzde tartışılan çok önemli bir konudur.Ermeni soykırımı demiyorum çünkü soykırımı kabul etmeyenlerden birisiyim.Kitatpa birçok kişini düşünceleri yer almakta.Olaylara üç farklı bakış açısı var.Konuya daha objektif biçimde bakabilmek için yardımcı olabilecek nitelikte bir kitap.Her kesimin düşüncesinin bulunması fevkalade hoş bir durum.Soykırım iddiaları, kimilerine göre tarihçilere bırakılmalı kimilerine göre ise siyasetçilerin halletmesi gereken bir kon olarak görülmekte.Bu kitabı okuduğunuzda eminim ki kendi düşüncenizi oluşturacaksınız ve diasporanın yapmak istediklerini net bir biçimde göreceksiniz.Emeğe geçen herkese teşekkürler.
Prof. Heidegger, otuz üç yıl sonra da olsa, kendisine yönelik ithamlara cevap vererek en azından vicdanını rahatlatmış ve o içi hayli boşaltılan kavramla söylemek gerekirse, ‘tarihsel sorumluluğunu’ yerine getirmişti. Türkiye ise yıllardır ‘İstiklâl Mahkemeleri’nde ne oldu? Varlık Vergisi döneminde ne oldu? 6-7 Eylül’de ne oldu? Kahramanmaraş’ta ne oldu? Sivas’ta ne oldu? Başbağlar’da ne oldu? Susurluk’ta ne oldu? ‘ gibi çoğaltılması mümkün soruların cevabını arıyor. Hiç kuşkusuz, bütün bu ve benzeri sorulara birtakım ‘resmi’ veya ‘gayriresmi’ cevaplar veriliyor, hatta verilen bu cevaplara inanılması da isteniyor. İnanılmadığı zaman da bilinen refleksler, artık hayli aşina olunan bir üslupla gündeme getirilmekten çekinilmiyor.