Dilerse neleri başaramaz ki! Geçmişin eli eteği kol kanat germiyor da acıyı çoğaltıyorsa üzerine sünger çekebilmeli insan! Denize ulaşmak için devinip duran ırmaklara, asırlardır yeryüzüne ışık saçan yıldızlara, bütün nahifliklerine rağmen özgürlüğün simgesi olabilen güvercinlere baksa bir..Ya da içindeki çaresizliği öldürse ve geç değil hiçbir şey için diyen yürek serinliğine kulak verse. Hiç istemediği kadar istese bugünü, hiç meydan okumadığı kadar dirense maziye ve duyumsamadığı kadar yakınlışsa yarına. O gücü bulabilir, o adımı atabilir, o çok önemli saydığı parçasını da öldürebiir; bahçesinde fesleğenler, karanfiller, ortancalar yetiştirmeyi düşlediği o sesiz sakin evi özlemeden nefes alabilir istese..İstemeyi de öğrenebilir, başarmayı da. Yaşama sakınımsız tutunabilir, umuda pazarlıksız sokulabilir; yüreğinin tüm dokularına yayabilirse istenci...
Kahramanlarını daha çok kadınların oluşturduğu öyküler. Kurgusu ve anlatım tarzı güzel.“Eksik ve yarım kalmış nice anının izlerini taşıyan şu kadim kente, yalnızca çocuk gülüşlerine hapsolan masumiyete yanarsınız… İçin için ağlarsınız…Oysa içinizden mısralar geçer, ezgiler çağıldar, gözleriniz düşle gerçek arasında mahşeri kalabalıklar arar… İşte en gür sesinizle, bütün içtenliğinizle, gayretli, dirençli, sahici olana koşun diyen sizin sesiniz! Orada kentin ortasında, ıssız sokaklarda, metruk binalarda, ışıltılı bulvarlarda evet her yerde her zamanda varsınız. Var olmalısınız!” “Noel Baba Kapınızı Tıklatmadan” öyküsünden (s. 168)“Masum Suçlu” ve “Gülümse” öykülerini beğenerek, severek okudum.
Kitabın öykü oldugunu bikiyordum ama bir öykü anlatılıyor tahminiyle aldım.Kitap 11 öykğden oluşuyor.Kitapta bir bütünlük yok.Bir konudan diğer bir konuya ( öyküye ) atlamış.Sizi bir film gibi alıp serüvene dahail etmiyor ama yine de sürükleyici bir anlatım kullanılmış.Anlatılan öykülerde 2004-2005 li yıllarda öne çıkan Irak işgali, başörtüsü gibi konulara değinilmiştir. öyküler arasındakş bütünlük olmaması sizin için önemli değilse kitabı almanmızda bir sakınca yok.
Bekle Beni İstanbul isimli öyküdeki kahramanımızın hastanedeki hallerinin en ince ayrıntısına kadar yansıtılması tarafımdan hoş karşılanmadı. Ve hatta kahramanın istifra etmesiyle ilgili bölümde inanın midem kalktı ve okumayı durdurdum. Ne gereği vardı bu kadar ayrıntıya, diyerek kızdım yazarımıza…Yine aynı öyküde, öykünün başlangıcında kahramanımızın çocuklara bakıcı arama serüvenine girmesi, okuyucu tarafından sanki ileriki zamanlarda kahramanımız bakıcı olayından pişman olacakmış gibi anlaşılıyor. Ama sonlara geldiğimizde, bakıcı olayındaki ısrar devam ediyordu. — Yedi Kara Haziran isimli öykünün sonu belirsiz bitiyor. Beklenilen şahsın bir türlü gelmemesi, ne halde olduğundan bîhaber olunması ve bu belirsizlikle öykünün son bulması okuyucunun öykünün eksik kaldığı düşüncesini doğuruyor.— Masum Suçlu isimli öyküdeki “ayna” tanımlamasının çok orijinal ve çok güzel bir tasvir olduğunu belirtmek isterim.— Bir Nisan Davetiyesi isimli öyküde, dile getirilen kırılmalar, dökülmeler hakikaten insanın içini burkuyor. Ne oluyor bizlere, neler oluyor böyle, dedirtiyor mümin yüreğe. Dünya hayatının seyr-ü seferinde, Hakikatin şahitliğinden azad olmanın sevdası düştü yüreklere/zihinlere/beyinlere/bedenlere/ömürlere… Rabbimiz mağfiret eylesin cümlemize bu hallerimizden ötürü. — Plastik Aşklara İnat isimli öyküye geldiğimde, kendi kendime dedim ki; “Nehir Hanımın usulüne iyiden iyiye aşina olduğumu düşünüyorum. Bakalım olayın sonu nasıl bitecek?” Ve nitekim tahayyül ettiğim üzere öykü, mezkûr şahsiyetin teşrifiyle nihayetlenmişti.Öykülerin hepsinde umut ve sevda önplanda, tam mümince duyarlılık arz ediyor kahramanlarımız… 28 Şubat döneminin ve özellikle dönemin en büyük remzi olan “Başörtüsü”nün ağırlığı bariz bir şekilde öykülerde seziliyor. Bir tarihin şahidi oluyor öyküleriniz böylece.
Kitap Yorumları - (4 Yorum)
11 öyküden oluşan hikaye sevenler için mükemmel bir kitap…
Kahramanlarını daha çok kadınların oluşturduğu öyküler. Kurgusu ve anlatım tarzı güzel.“Eksik ve yarım kalmış nice anının izlerini taşıyan şu kadim kente, yalnızca çocuk gülüşlerine hapsolan masumiyete yanarsınız… İçin için ağlarsınız…Oysa içinizden mısralar geçer, ezgiler çağıldar, gözleriniz düşle gerçek arasında mahşeri kalabalıklar arar… İşte en gür sesinizle, bütün içtenliğinizle, gayretli, dirençli, sahici olana koşun diyen sizin sesiniz! Orada kentin ortasında, ıssız sokaklarda, metruk binalarda, ışıltılı bulvarlarda evet her yerde her zamanda varsınız. Var olmalısınız!” “Noel Baba Kapınızı Tıklatmadan” öyküsünden (s. 168)“Masum Suçlu” ve “Gülümse” öykülerini beğenerek, severek okudum.
Kitabın öykü oldugunu bikiyordum ama bir öykü anlatılıyor tahminiyle aldım.Kitap 11 öykğden oluşuyor.Kitapta bir bütünlük yok.Bir konudan diğer bir konuya ( öyküye ) atlamış.Sizi bir film gibi alıp serüvene dahail etmiyor ama yine de sürükleyici bir anlatım kullanılmış.Anlatılan öykülerde 2004-2005 li yıllarda öne çıkan Irak işgali, başörtüsü gibi konulara değinilmiştir. öyküler arasındakş bütünlük olmaması sizin için önemli değilse kitabı almanmızda bir sakınca yok.
Bekle Beni İstanbul isimli öyküdeki kahramanımızın hastanedeki hallerinin en ince ayrıntısına kadar yansıtılması tarafımdan hoş karşılanmadı. Ve hatta kahramanın istifra etmesiyle ilgili bölümde inanın midem kalktı ve okumayı durdurdum. Ne gereği vardı bu kadar ayrıntıya, diyerek kızdım yazarımıza…Yine aynı öyküde, öykünün başlangıcında kahramanımızın çocuklara bakıcı arama serüvenine girmesi, okuyucu tarafından sanki ileriki zamanlarda kahramanımız bakıcı olayından pişman olacakmış gibi anlaşılıyor. Ama sonlara geldiğimizde, bakıcı olayındaki ısrar devam ediyordu. — Yedi Kara Haziran isimli öykünün sonu belirsiz bitiyor. Beklenilen şahsın bir türlü gelmemesi, ne halde olduğundan bîhaber olunması ve bu belirsizlikle öykünün son bulması okuyucunun öykünün eksik kaldığı düşüncesini doğuruyor.— Masum Suçlu isimli öyküdeki “ayna” tanımlamasının çok orijinal ve çok güzel bir tasvir olduğunu belirtmek isterim.— Bir Nisan Davetiyesi isimli öyküde, dile getirilen kırılmalar, dökülmeler hakikaten insanın içini burkuyor. Ne oluyor bizlere, neler oluyor böyle, dedirtiyor mümin yüreğe. Dünya hayatının seyr-ü seferinde, Hakikatin şahitliğinden azad olmanın sevdası düştü yüreklere/zihinlere/beyinlere/bedenlere/ömürlere… Rabbimiz mağfiret eylesin cümlemize bu hallerimizden ötürü. — Plastik Aşklara İnat isimli öyküye geldiğimde, kendi kendime dedim ki; “Nehir Hanımın usulüne iyiden iyiye aşina olduğumu düşünüyorum. Bakalım olayın sonu nasıl bitecek?” Ve nitekim tahayyül ettiğim üzere öykü, mezkûr şahsiyetin teşrifiyle nihayetlenmişti.Öykülerin hepsinde umut ve sevda önplanda, tam mümince duyarlılık arz ediyor kahramanlarımız… 28 Şubat döneminin ve özellikle dönemin en büyük remzi olan “Başörtüsü”nün ağırlığı bariz bir şekilde öykülerde seziliyor. Bir tarihin şahidi oluyor öyküleriniz böylece.