Garo... Sarıyerli bir Ermeni genci. Çocuk denecek yaşta kendini denizin cazibesine kaptırmış, vazgeçmem balıkçı olacağım diyen bir genç. Ermeni'den sanatkar olur. Ermeni'den kuyumcu olur. Balıkçı neden olmasın? Olur da... Çocuk Garo, yıllar sonra Garo Dayı'dır artık. Hayatı denizdir. Farklıdır onun öyküsü. Sadece onun denizlerde yaşadıklarıyla değil, beklenmedik bir anda karşısına çıkan, düşünceleriyle, davranışlarıyla çevresindekilerden çok başka biriyle, Rahşan'la karşılaşmaşı olmasıyla da...
Sarıyer’de yaşadı, balıkçılıktı en büyük tutkusu. Sonra hayatına alkol girdi ve esir aldı onu. Bir anası vardı, onu da kaybedince iyice ıssız kaldı. Karadenizli dostlarıyla denizde boğuşan yalnız bir Ermeni’ydi. Bir gün, evsiz barksız, nerdeyse sokakların adamı olmuşken, ailesine rastladı. Ve hayata yeniden tutundu, hem de dört elle.Garo Dayı, Selçuk Erez’in gerçek hayat hikâyesinden yola çıkarak oluşturduğu bir anı roman. Sarıyer’i, geçmiş İstanbul’un en tatlı renklerinden azınlıkları, eski alışkanlıkları ve eski insanları bulabileceğiniz, eski ve sıcak bir duyguyla okuyabileceğiniz bir roman bu. Yalnız bir insanın, açıldığı denizlerin dalgasını hayatına da taşıyan bir adamın hikâyesi anlatılan. Ama aynı zamanda kaybolmuş bir İstanbul da var bu kitapta. İşte o renk, o koku, o geçmiş duygusu biraz da “Garo Dayı”yı bu kadar cazip kılan.
Kitap Yorumları - (2 Yorum)
Yazarın anılarından oluşan akıcı, etkileyici güzel bir roman
Sarıyer’de yaşadı, balıkçılıktı en büyük tutkusu. Sonra hayatına alkol girdi ve esir aldı onu. Bir anası vardı, onu da kaybedince iyice ıssız kaldı. Karadenizli dostlarıyla denizde boğuşan yalnız bir Ermeni’ydi. Bir gün, evsiz barksız, nerdeyse sokakların adamı olmuşken, ailesine rastladı. Ve hayata yeniden tutundu, hem de dört elle.Garo Dayı, Selçuk Erez’in gerçek hayat hikâyesinden yola çıkarak oluşturduğu bir anı roman. Sarıyer’i, geçmiş İstanbul’un en tatlı renklerinden azınlıkları, eski alışkanlıkları ve eski insanları bulabileceğiniz, eski ve sıcak bir duyguyla okuyabileceğiniz bir roman bu. Yalnız bir insanın, açıldığı denizlerin dalgasını hayatına da taşıyan bir adamın hikâyesi anlatılan. Ama aynı zamanda kaybolmuş bir İstanbul da var bu kitapta. İşte o renk, o koku, o geçmiş duygusu biraz da “Garo Dayı”yı bu kadar cazip kılan.