1400'lü yıllar... Fatih İstanbul'u almış. İstanbul'dayız. Sokak satıcılarının seslerini duyuyoruz. Topkapı Sarayı bahçesinin ıslak taşlarında sessiz adımlarla yürüyor, karanlıklarda bin bir entrikanın fısıltılara döküldüğüne tanık oluyoruz. Burak Reis'le denizlere açılıyor, savaşlar kazanıyoruz. Fatih'in oğulları Bayezid ile Cem'in taht kavgalarını yakından izliyoruz. Sonra fiilen hacı olmuş tek Osmanlı Sultanı Cem'in başından geçenleri anlatan Burak Reis'in güncesinin sayfalarını çevirirken, Osmanlı tarihinin en önemli dönemlerinden birine, nerdeyse yaşayarak tanık oluyoruz... Bu hikaye gerçekten yaşamış kişi ve olaylara dayanmaktadır. Fikir, İstanbul Topkapı Sarayı Osmanlı İmparatorluk Arşivleri'ndeki on beşinci yüzyıl gizli servis dokümanlarının, yakın zamanda ortaya çıkmasıyla doğmuş, ve ortaya bu roman tadında, usta bir kalemden zevkle okunan bu kitap çıkmıştır.
Çeviriden kaynaklanan ufak hatalar var. Fakat kitabın esas sorunu oryantalizmi her işe bulaştırma gayretinin bu romanda da ortaya çıkması. Gerçek kişi ve olaylarla kurgu oluşturulurken Türk kültürünü farklı şekilde yansıtma amacı bariz bir şekilde ortaya çıkıyor.Osmanlı subaylarının Avrupa’da gittiği yerlerde kendilerine kız ve oğlan ikram edilmesi, davası İslam olan bir gazinin Avrupa’da su yerine şarap içecek kadar şarap müptelası oluşu, yine aynı gazinin Roma’da tehlikeler içindeyken bile kız arkadaşıyla sürekli yatıp kalkması ve İstanbul’a dönüşünde İslam davasının dünyaya hakim olması için gayret edişi gibi birçok saçma kurguya sahne olmuş.Roman bir yerde iyice dayanılmaz hal alırken, sona doğru toparlanma sürecine giriyor. Hatta bazı bölümlerde Cem Sultan dışında her türlü olaya giriliyor.
gerçekten saimiyetsiz bir kitap ayrıca anlatımı da çok zevksiz dili de çeviri olmaktan kaynaklanıyor galiba pek akıcı değil anlatılanlar çok dağınık.ben daha güzel bir kitap beklyorum
bence kitap içersinde kendini eleveren bazı saçmalıklar vardı.. bunlardan biri istanbulun fethinde gemileri karadan yürütme fikrini fatih kendi bulmaamışta başka birinin önerisiymiş bu ve buna savaş başladıktan sonra başlanmış…öyle bişey olması için savaştan aylarca önca hazırlıklara başlanılmış olmalı öyle bir günde o işi kimse yapamaz bundan başka bi kaç saçma daha vardı dikkatimi çeken bu yüzden son derece samimiyetsiz ve yapmacık ayrıca cem sultan hakkında prens şeklinde bahsedilmiş..uzun lafın kısası yazar kafasına göre bi roman yazmş ve aşırı derecede gerçeklerden uzak olmuşş….
Roderick Conway Morris’in kaleminden çıkan “Cem Sultan – Sürgündeki Veliaht” Cem’in hayatını bir roman şeklinde anlatıyor. Roman, bir Osmanlı ‘gizli servis (!)’ üyesi Burak Reis isimli kahramana ait anıların, asırlar sonra bulunması ile başlıyor. Burak Reis, o dönemdeki bütün önemli olayların içinde yer alarak tarihî gelişmeleri ve Sultan Cem’in bitmeyen hikâyesini aktarıyor okuyucuya. Tabii Batılı bakış açısının gölgesinde. Son söz ise Sultan Cem’in: Câm-i Cem nûş eyle ey Cem bu Frengistân’dır Her kulun başına yazılan gelir, devrândır. kitapzamanı
Kitap Yorumları - (5 Yorum)
Çeviriden kaynaklanan ufak hatalar var. Fakat kitabın esas sorunu oryantalizmi her işe bulaştırma gayretinin bu romanda da ortaya çıkması. Gerçek kişi ve olaylarla kurgu oluşturulurken Türk kültürünü farklı şekilde yansıtma amacı bariz bir şekilde ortaya çıkıyor.Osmanlı subaylarının Avrupa’da gittiği yerlerde kendilerine kız ve oğlan ikram edilmesi, davası İslam olan bir gazinin Avrupa’da su yerine şarap içecek kadar şarap müptelası oluşu, yine aynı gazinin Roma’da tehlikeler içindeyken bile kız arkadaşıyla sürekli yatıp kalkması ve İstanbul’a dönüşünde İslam davasının dünyaya hakim olması için gayret edişi gibi birçok saçma kurguya sahne olmuş.Roman bir yerde iyice dayanılmaz hal alırken, sona doğru toparlanma sürecine giriyor. Hatta bazı bölümlerde Cem Sultan dışında her türlü olaya giriliyor.
güzel kurgulanmış, ortaya da hoş bir eser çıkmış.
gerçekten saimiyetsiz bir kitap ayrıca anlatımı da çok zevksiz dili de çeviri olmaktan kaynaklanıyor galiba pek akıcı değil anlatılanlar çok dağınık.ben daha güzel bir kitap beklyorum
bence kitap içersinde kendini eleveren bazı saçmalıklar vardı.. bunlardan biri istanbulun fethinde gemileri karadan yürütme fikrini fatih kendi bulmaamışta başka birinin önerisiymiş bu ve buna savaş başladıktan sonra başlanmış…öyle bişey olması için savaştan aylarca önca hazırlıklara başlanılmış olmalı öyle bir günde o işi kimse yapamaz bundan başka bi kaç saçma daha vardı dikkatimi çeken bu yüzden son derece samimiyetsiz ve yapmacık ayrıca cem sultan hakkında prens şeklinde bahsedilmiş..uzun lafın kısası yazar kafasına göre bi roman yazmş ve aşırı derecede gerçeklerden uzak olmuşş….
Roderick Conway Morris’in kaleminden çıkan “Cem Sultan – Sürgündeki Veliaht” Cem’in hayatını bir roman şeklinde anlatıyor. Roman, bir Osmanlı ‘gizli servis (!)’ üyesi Burak Reis isimli kahramana ait anıların, asırlar sonra bulunması ile başlıyor. Burak Reis, o dönemdeki bütün önemli olayların içinde yer alarak tarihî gelişmeleri ve Sultan Cem’in bitmeyen hikâyesini aktarıyor okuyucuya. Tabii Batılı bakış açısının gölgesinde. Son söz ise Sultan Cem’in: Câm-i Cem nûş eyle ey Cem bu Frengistân’dır Her kulun başına yazılan gelir, devrândır. kitapzamanı