Virginia Woolf öldüğünde, ardında kendi elyazısıyla doldurulmuş 26 defter bıraktı. Woolf 27 yıl boyunca bu defterlerde, neler yaptığını, kimleri gördüğünü, özellikle bu insanlar hakkında, kendisi hakkında, yazdığı ya da yazmayı umut ettiği kitaplar hakkında neler düşündüğünü neredeyse kesintisiz denebilecek bir şekilde kaydetti. Bu defterlerde, yazmakta olduğu ya da gelecekte yazmaya niyetlendiği kitaplar hakkında kendi kendisiyle söyleşti.Bir Yazarın Güncesi, Woolf’un, romanlarından her birini tasarlarken, yazarken ya da gözden geçirirken olay örgüsü ya da biçim, roman kişisi ya da serim gibi, yaratma sürecine dair karşısına çıkan problemleri tartışmaktadır. Onun sanatsal üretiminin içeriden, alışılmamış bir resmini çizerken amaçlarına, hedeflerine ve yöntemlerine de ışık tutar.“Virginia Woolf’u yakından tanımamız için Bir Yazarın Güncesi yeter de artar bizlere.”Mîna Urgan“Virginia Woolf’un Bir Yazarın Güncesi’ni okuyarak cesaretimi topladım… bu günlüğü okuyun.”Sylvia Plath
Leonard Woolf’un önsöz’ünü okuduğumda ; Günlükler müdahale edilmeden ; başından sonuna kadar asla dokunulmadan, titizlikle okunup analiz edildiği taktirde ölen kişinin yakını hakkında ne menem bir hakikat açığa çıkıyordu?’acaba.-diye düşünmekten kendimi asla alıkoyamadım.
Sylvia Plath’ın eşi Ted Hughes tarafından maruz kaldığı bu benzer durum(lar) karşısında,sabrım öyle bir sınandı ki; hissettiklerimi ancak bu kadar minimalize edebiliyorum.
Çünki, anlayabileceğim bir şey değil ; bu mülkiyetçilik, bir varlığın, başka bir varlık tarafından, kendisine ait bir nesne gibi görülmesi,
Anne , Baba, Eş, Çocuk, yakınlık derecesi farketmeksizin, kimsenin, esere, çalışmaya (günlük Nilgün Marmarada olduğu gibi bir çok müsvetteden ibaret olsa dahi) dokunulması,ayıklanılması, kırpılması/ gibi şeyler amaç ve sebep ne olursa olsun
kabul edebileceğim bir şey değil.
Ve bu kabul etmeyişimin, ‘Evrensel’ olduğunu düşünüyorum.
Kitap Yurduna sözüm yok, ‘iyi iş’ sonsuz teşekkürler.
Kitap Yorumları - (5 Yorum)
Leonard Woolf’un önsöz’ünü okuduğumda ; Günlükler müdahale edilmeden ; başından sonuna kadar asla dokunulmadan, titizlikle okunup analiz edildiği taktirde ölen kişinin yakını hakkında ne menem bir hakikat açığa çıkıyordu?’acaba.-diye düşünmekten kendimi asla alıkoyamadım.
Sylvia Plath’ın eşi Ted Hughes tarafından maruz kaldığı bu benzer durum(lar) karşısında,sabrım öyle bir sınandı ki; hissettiklerimi ancak bu kadar minimalize edebiliyorum.
Çünki, anlayabileceğim bir şey değil ; bu mülkiyetçilik, bir varlığın, başka bir varlık tarafından, kendisine ait bir nesne gibi görülmesi,
Anne , Baba, Eş, Çocuk, yakınlık derecesi farketmeksizin, kimsenin, esere, çalışmaya (günlük Nilgün Marmarada olduğu gibi bir çok müsvetteden ibaret olsa dahi) dokunulması,ayıklanılması, kırpılması/ gibi şeyler amaç ve sebep ne olursa olsun
kabul edebileceğim bir şey değil.
Ve bu kabul etmeyişimin, ‘Evrensel’ olduğunu düşünüyorum.
Kitap Yurduna sözüm yok, ‘iyi iş’ sonsuz teşekkürler.
günce okumayı sevenler için ıyi bir eser.yazari yakından tanımak için güzel.
Derin düşünen kadınları seviyorum,okuduğumu hissttiriyorlar.Bu ekolün tüm kitaplarını okudum.Sllvia,Nilgün vs.
woolf’u daha ayrıntılı tanımamı sağlayan bir eser oldu
yazarlık yapmak isteyenlerin veyahut yazmayı sevenlerin kesinlikle okuması lazım