Telif Bildirimi ve Kitap Kaldırma İstekleri İçin
Geceleyin Kütüphane

Kategori: Edebiyat Yazar: Alberto Manguel Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları

Geceleyin Kütüphane

Tanıtım Bülteni
Geceleyin Kütüphane, George Steiner’in “okumaya yazılmış bir aşk mektubu” sözleriyle övdüğü Médicis ödüllü Okumanın Tarihi ile aynı gelenekten: Kütüphanelerin uygarlığımızda oynadığı kritik rolün sürükleyici öyküsünü ele alıyor.“Yazılı sözün yorulmaz şampiyonu” (The Vancouver Sun), “sözün saklayıcısı ve kitabın koruyucusu” (The Globe and Mail) Alberto Manguel, Fransa’daki evinde kurduğu kütüphaneden yola çıkıyor ve engin hayalgücüyle Eski Mısır’dan Arap dünyasına, Çin’den Roma’ya, yazarların kişisel kütüphanelerinden İnternet’teki kütüphanelere uzanıyor. Mahkûmların “sözlü kütüp-haneler”i, Kont Drakula’nın ve Frankenstein’ın canavarının hayali kütüphaneleri, hatta Borges’in Tlön’ü, H.P. Lovecraft’ın Necronomicon’u gibi yazılmamış kitaplardan oluşan kütüphaneler bile Manguel’in ve kitabının “erişim” alanında.
Kitap Adı Format Boyut Bağlantı
Geceleyin Kütüphane PDF 6.23 MB İndir
Geceleyin Kütüphane EPUB 6.96 MB İndir
Geceleyin Kütüphane MOBI 5.49 MB İndir
Geceleyin Kütüphane ODF 5.86 MB İndir
Geceleyin Kütüphane DJVU 7.32 MB İndir
Geceleyin Kütüphane RAR 4.76 MB İndir
Geceleyin Kütüphane ZIP 4.39 MB İndir

ALTERNATİF İNDİRME LİNKLERİ

Kitap Adı Format Boyut Bağlantı
Geceleyin Kütüphane PDF 6.23 MB İndir

Benzer Kitaplar




Kitap Yorumları - (5 Yorum)


Bir Atina kütüphanesinden geriye kalan tek şeyin fotoğrafı. Yazıt, kütüphanenin birinci saatten altıncı saate kadar açık olduğuna ve eserlerin alınmasının iyi karşılanmayacağına dair bir parça. Diğer parçaları birleştirince parşömenlerle dolu -tarih belirtilmiyor, Mısır’ın ambargosu sonucu Bergama’da üretilen parşömenlerin zamanındandır belki kütüphane, öyle olduğunu hayal ettim- raflar, duvarlar, masalar beliriyor, yazıcılar sayısız kopya çıkarıyorlar, zenginlere satıyorlar kopyaları, sessizlikte rüzgarın uğultusu duyuluyor, tanrıların konuşmalarından parçalar var uğultuda, herkes huşuyla dinliyor, çalışıyor. Kütüphane yok olmadan önceki son an, kalan tek yazıtın üzerine siniyor. Bugün iki bin yıl öncesine baktığımızda hiçbir şey anlayamayacak durumdayız, çağ ve insan değişti, kütüphaneler aynı değil, bambaşka bir dünyadan eskiye bakıldığında geçmişin ne kadarını günümüze taşıyabiliriz bilemiyorum ama Manguel sayesinde sezebiliyorum. Kendi kütüphanesinin düşündürdüklerini anlatıyor, sonra tarihten birkaç kütüphaneyi inceliyor, sonra kendi kütüphanesine geri dönüyor ve bu döngü durmaksızın sürüyor. Anlattığı hikâyelerin yerine başka hikâyeler konabilir, deneyimlerine kendi deneyimlerimizi ekleyebiliriz, hatta bazılarını kendimizinkilerle değiştirebiliriz, bu açıdan sonsuzu kütüphaneye eşitleyebiliriz. Bu metni de eşitleyebiliriz; her okuma yeni bir düşünceyi doğurabilir. Bitmeyecek bir metin, Manguel’in Borges’den aldığı miras.
Bölümlerden ilki Mit olarak Kütüphane. Manguel, “sonunda” bir düzene koyabildiği kütüphanesinin geçmişini anlatıyor. Milattan önceki son yıllarda Romalılar bir tapınak dikmişler oraya, Dionysos adına. Yüzyıllar sonra kiliseye dönüşen yapıda şarabın tanrılıktan mesihliğe yapılan uzun bir yolculuğun nesnesi olarak belirmesinden sonra, zamanı gelince kitaplara düşkün bir adam kilisenin yanındaki ambarı satın alıyor ve duvarlardaki çizimlere bakarak kuruyor kitaplığını, yüzlerce kolinin taşınması, açılması, içindekilerin yerleştirilmesi aylar alıyor, bu sürecin anlatımı diğer bölümlere de yayılmış durumda. Burada kütüphanenin mitik boyutuna bakıyoruz. Antik çağlardan Julius Caesar’ın zamanına yolculuk, geceleyin. Manguel, gece vakti kütüphanenin verebileceği zengin imgelemden faydalanan okurlardan biri ama gececi olmayanlar da var, Montaigne bunlardan biri. Gecenin dünyayı değiştirmesini Gündüz Vassaf pek güzel anlatıyordu; gece insana aittir, gündüz makineye. Gece olduğu zaman özgürleşiriz, özgürleştiğimiz ölçüde kitapları da özgürleştiririz, kütüphane sonsuz adımlık bir mekan haline gelir. Manguel genişletir bu duyguyu; Babil’in bütün dillerini içeren ve İskenderiye’deki bütün kitap ciltlerine sahip olan bir kütüphane düşler. İskenderiye’nin son zamanlarından bahsediyor olabilir, ciltleme işi çok daha sonra ortaya çıktı diye biliyorum ama ukalalık yapmayayım, emin değilim. Babil’in ve İskenderiye’nin büyülü dünyasını anlatır Manguel, kütüphanesini bu iki düşsel şehre ve hükümdarların amaçlarına denkler. “İskenderiye’deki kütüphanecilerin belki de keşfettikleri gibi tek bir edebi an ister istemez onun gibi anları anıştırır.” (s. 35) Okuma eylemi uzak zamanları birbirine bağlar, zamanları doğurur hatta. Her okumanın bir yeniden doğum ritüeli olduğunu söyleyen Manguel için sonsuz bir doğumu sağlayan kütüphane, mitolojik bir varlıktır. Arketipik niteliği ortaya çıkar, sürekli bir yaşam olduğuna dair.
Düzen olarak Kütüphane. Okunanlar bir yerdeyken okunmayanlar başka bir yerdeydi, sonra yayınevlerine göre sıralanan kitaplar okunma durumunu birbirine karıştırdı, sonra aynı yazarların farklı yayınevlerinden çıkan kitapları yan yana gelince bu kez bir önceki nitelik ortadan kalktı, sonrasında bir başka şey bir başka şeyi bozdu, bu böyle sürüp gitti. Kütüphanenin düzenlenmesi bir yapıp bozma düzeni doğurdu, kusursuzluğa ulaşılamayacağını gösterdi. Babil Kulesi’nin başına gelen kütüphanenin de başına gelmiş olabilir mi, ilahi bir emirle mi dağıldı kitaplar, yazarlar, konular, her neyse? Manguel kusurun izine düşüyor ve pek çok düşünüre, yazara uğruyor. Biri Perec. Kütüphaneci olarak da çalışan Perec’in birden fazla sıralama önerisi var, alıntılamış Manguel, sonrasında Çin’in kadim zamanlarına giderek ilk gruplama denemelerini ele almış. Kitapları bir araya getirebilmek çok zor, insanlar farklı düzenler üzerinde kafa yorup çaresiz kalmışlar ki bunun bir sonu, bir çözümü yok. İslamiyet ortaya çıktıktan sonraki kütüphaneler, Roma’nın kütüphaneleri, pek çok kütüphane ele alınıyor ki numaralandırmadan renk uyumuna kadar pek çok düzenleme biçiminin başarısızlığa uğraması dünyanın farklı yerlerinden örneklerle canlandırılsın. Kısacası bu işi beceremeyeceğiz, doğru bir sıralama yok, bunu kabul ettiğimiz an özgür olacağız.
Mekân olarak Kütüphane. Yüzlerce, binlerce cilt için yer açın. Fiziksel dünyanın sınırlarını zorlayın, kitaplar uzamı doldurabilirse boşluğun idrakına o an kavuşabileceğiz, onun dışında her zaman doldurulacak bir yer olacak. Manguel için Toronto’daki evi tam bir kapana dönüşmüş durumda; yatak odasından mutfağa kadar her yer kitaplarla dolu, ailesine yer kalmış olması şans gibi gözüküyor. Eldekilerin bazılarından kurtulmak tek çare olsa da kolay bir iş değil bu; dijital dünyanın nimetleri çok çekici gibi duruyor ama Kaku’nun Mağara Adamı Etkisi dediği şeye bakarsak çağlardır elimizde tuttuğumuz nesneden vazgeçmek pek kolay olmayacak, bir ekrana bakarak bir şey okumak istemeyeceğiz, ekran kitaba ne kadar yaklaşırsa yaklaşsın. Bu durumda kitaplar uzunca bir süre, bildiğimiz formuyla varlığını sürdürecek. Kapladığı yer için yapılacak pek bir şey yok; kütüphaneciler atılan kitapları kurtarmak için kahramanca mücadele etseler de -birkaç örneği verilmiş, hoş şeyler- dönüşüm kaçınılmaz, sayfalar hamura dönüşecek, hamurdan yeni sayfalar türeyecek. Hrabal’ın bir metninde kitapların başka kitaplara dönüştürüldüğü işletmenin yürütücüsü olan, kitapları pek seven karakterin yaşadıklarını düşünelim. Buna izin vermemeli ve izin vermeli, ikisinin arasında durmaksızın huzursuz. Bu huzursuzluğu yaşayacağız. Evlerimiz küçük, en azından kitaplar için. Sığdırabildiğimiz kadar.
Çağrışımlar, tarihten seçilmiş olaylar, kitaplar, kütüphaneler, tüketim, üretim, yok edilen kütüphaneler, inşa edilenler, hepsi geceleyin. Düşkün olanlara sesleniyor Manguel, kendisinin onda biri kadar düşkünsek bu metni okumalıyız, okumamız gerekir ki kendi raflarımızın hikâyelerini başka zamanların insanlarında ve mekanlarında bulup uğraşımızın bir nevi teselli içerdiğini anlayalım, Manguel’in bahsettiği gibi.


Alberto manguel’in okuma üzerine olan bütün kitaplarını severek okudum. Bu eser de beni pişman etmedi. Oldukça başarılı.


Yorumlara bakarak aldım umarım hayal kırıklığına uğratmaz beni.


Yazarin okuduğum ilk kitabı, kesinlikle diger kitaplarını da okuyacağım. Dolu ve mizahına bayildim. Kitap ve kütüphane düşkünü her insan okumalı. Muthis bir yazar, kitap, kütüphane adi, incelemesi geçiyor. Bazen dipnotlar bir sayfa tutuyor, fakat ozellikle o dipnotlari okumak istiyorsunuz. Tam da ev kutuphanemi nasil duzenlesem sancısı çektiğim su günlerde denk geldi.


farkı var bu yazarın. herkes okusa keşke.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

*

*