Uluslararası ilişkiler genelde devletler arasında imzalanan andlaşmalar, protokoller, sözleşmeler, ortak deklarasyonlar gibi belgelere göre yürütülür, geliştirilir. Bazıları ikilidir, bazıları çok taraflı olur. Türklerle Ruslar son yüz senede çok önemli ikili siyasi andlaşmalar yapmışlardır. Bunların başlıcaları bu kitapta tam metin halinde yer almıştır: 1921 Moskova Andlaşması, 1921Kars Andlaşması (Kafkaslı Sovyet komşularla), 1925 Tarafsızlık ve Saldırmazlık Andlaşması, 1992 Moskova – İlişkilerimizin Esaslarına İlişkin Andlaşma, 2001 Avrasya’da İşbirliği Eylem Planı belgesi, 2004 Dostluğun ve Çok Boyutlu Ortaklığın Derinleştirilmesine İlişkin Ortak Deklarasyon, 2009 Ortak Deklarasyonu (Çok boyutlu ortaklığın daha da derinleştirilmesi) ve gerçekleşen bir sürü iş birliği konuları. Hepsi bu kitapta; Okuyarak bilgilenip aydınlanınız…
Ruslarla iş yapmam ve tarihle ilgilenmem dolayısıyla görür görmez müthiş ilgimi çeken ve heyecanla okuduğum kitabı az önce bitirdim. Ruslarla ilişkilerimizin her anlamda ilerlemesinin menfaatimize olduğunun bilincindeyim. Ancak bu kitap hakkında doğrusunu söylemek gerekirse yazari pek objektif bulmadim. 2 dünya savaşı yıllarını, 1950 -1960 dönemlerindeki ilişkileri, meselelerin kaynağını görmezden gelerek okuyucunun kafasında yanlış izlenimler bırakabilir. Mesela Japonya’nın teslim olduktan sonra atom bombası yediğini eski bir büyükelçi nasıl bilmez diye iç geçiriyor, bunu bilmeyenlerin farklı bir bakış açısıyla durumu ele aldıklarını düşünmek insanı üzüyor. Yine de tarih ve diplomasi ile ilgilenenler icin tavsiye edebilirim, zira Türk-Rus ilişkileri için kapsamli bir eser. Sonuçta bilgi evrenseldir ve öğrenmek isteyen her şekilde araştırıp öğrenebilir.
Kitap Yorumları - (1 Yorum)
Ruslarla iş yapmam ve tarihle ilgilenmem dolayısıyla görür görmez müthiş ilgimi çeken ve heyecanla okuduğum kitabı az önce bitirdim. Ruslarla ilişkilerimizin her anlamda ilerlemesinin menfaatimize olduğunun bilincindeyim. Ancak bu kitap hakkında doğrusunu söylemek gerekirse yazari pek objektif bulmadim. 2 dünya savaşı yıllarını, 1950 -1960 dönemlerindeki ilişkileri, meselelerin kaynağını görmezden gelerek okuyucunun kafasında yanlış izlenimler bırakabilir. Mesela Japonya’nın teslim olduktan sonra atom bombası yediğini eski bir büyükelçi nasıl bilmez diye iç geçiriyor, bunu bilmeyenlerin farklı bir bakış açısıyla durumu ele aldıklarını düşünmek insanı üzüyor. Yine de tarih ve diplomasi ile ilgilenenler icin tavsiye edebilirim, zira Türk-Rus ilişkileri için kapsamli bir eser. Sonuçta bilgi evrenseldir ve öğrenmek isteyen her şekilde araştırıp öğrenebilir.