Nevbahar, yıllar sonra Besse’nin romanını yazmaya karar verdi. Yazarken de fazla bir şey değiştirmemeye çalıştı. Yalnız ülkeleri, şehirleri, isimleri, hayatları biraz karıştırdı. Fakat romana nasıl bir son yazsam diye telâşlandı. Göle düşme mi deseydim, diye düşündü.İnsanların, roman kahramanının Besse olduğunu bilmesini istemiyordu. Evde kalp krizi ya da beyin kanaması geçirerek mi ya da bileklerini keserek mi, ağaca kendisini asarak mı yahut uçurumdan atlayarak mı, diye bocaladı.Çok sevdiği arkadaşının acı ölümü üzerinden uzun yıllar geçse de, hatırlayan birileri çıkabilir, deyip, tasalandı. Kıyamadı arkadaşına. İnsanların diline düşmesini engellemeye çalıştı. Yazılamayanları, o da sürdürdü…
Smyrna, İzmir bölgesinde tarihteki bir kent ismi ve aynı zamanda efsaneye göre amazon kadınlarından biri. Ama bu romanda yürek parçalayıcı hüzünlü hayat hikayesi anlatılan kadın, tabir-i caizse “acıların kadını”. Yeşilçam filmlerine benzer bir film sanki ama filmde bir kadının başına gelebilecek her felaket var. Adeta ortaya karışık bir acılar sofrası var ve biz o sofraya davetliyiz. Romanı teknik ve içerik olarak biraz zayıf ve abartılı buldum ama yazarın bu toplumda kadınların karşılaştığı bütün sorun ve sıkıntılara yer vermeye çalıştığı da farkediliyor. Yıllar önce okuduğum çok naif, hayattan ve gerçeklerden uzak romantik bir hidayet romanı olan Huzur Sokağı’ndan sonra bu roman tam anlamıyla Huzursuzluk Sokağı romanı adeta. Ve gerçekler abartılı ve kurgu da olsa insanın yüzüne yüzüne çarpıyor, kalbini kanatıyor. Evli erkek ve kadınlara özellikle tavsiye ediyorum. Sürükleyici, dizi film tadında ve düşün-dürtücü.
Kitap Yorumları - (1 Yorum)
Smyrna, İzmir bölgesinde tarihteki bir kent ismi ve aynı zamanda efsaneye göre amazon kadınlarından biri. Ama bu romanda yürek parçalayıcı hüzünlü hayat hikayesi anlatılan kadın, tabir-i caizse “acıların kadını”. Yeşilçam filmlerine benzer bir film sanki ama filmde bir kadının başına gelebilecek her felaket var. Adeta ortaya karışık bir acılar sofrası var ve biz o sofraya davetliyiz. Romanı teknik ve içerik olarak biraz zayıf ve abartılı buldum ama yazarın bu toplumda kadınların karşılaştığı bütün sorun ve sıkıntılara yer vermeye çalıştığı da farkediliyor. Yıllar önce okuduğum çok naif, hayattan ve gerçeklerden uzak romantik bir hidayet romanı olan Huzur Sokağı’ndan sonra bu roman tam anlamıyla Huzursuzluk Sokağı romanı adeta. Ve gerçekler abartılı ve kurgu da olsa insanın yüzüne yüzüne çarpıyor, kalbini kanatıyor. Evli erkek ve kadınlara özellikle tavsiye ediyorum. Sürükleyici, dizi film tadında ve düşün-dürtücü.