Wilbur Smith yakın tarihte yaşanan unutulmaz bir direnişin Afrika'yı yakan günlerini sergiliyor. Parçalanmış Fransa'nın Afrika'nın esrarengiz kalbine sığınışının öyküsüdür. Alev Kıyıları...Romanlarını yazmadan önce gerçekleri araştıran Wilbur Smith insanı sarsan, coşku veren sahneleri anlatmakta büyük bir usta olduğunu bu romanında da kanıtlıyor.
Wilbur Smith Afrika üzerine yazdığı romanlarıyla bambaşka bir dünyaya kapı açıyor. Nehir roman tarzında kaleme aldığı roman serilerini çok beğeniyorum.
Fransa topraklarında I.Dünya Savaşı döneminde başlayan macera kitabın sonuna kadar tempo ve heyecanından hiç bir şey yitirmeden devam ediyor. Bu bölümde usta yazar Wilbur Smith okuyucularına savaşın amacının düşmanı elden gelen her imkanı kullanarak yok etmek olduğunu çok dramatik bir şekilde öğretiyor. İnsanın içine derin bir hüzün çöküyor ve sanki savaş meydanında siz de varmışınız gibi hissetmeye başlıyorsunuz. Trajik olaylar bununla bitmiyor. Asıl ilginç ve uzun estanteneler Centaine De Thiry’nin ne bir kaya, ne bir yaprak, ne bir bitki, ne bir kuş, ne bir köpek, ne de güneşten korunabilecek bir siperin olmadığı uçsuz bucaksız Afrika kıyılarına düştüğü zaman meydana geliyor. Kitap çok enteresan bir sonla bitiyor. Aniden çok zengin biri haline dönüşseniz bile hayatta son derece yalnız ve mutsuz olarak kalabileceğinizi öğretiyor. Yazılanın önüne geçilemeyeceğini üzülerek de olsa kavramış oluyorsunuz…
Savaşın göbeğinde yaşanan trajik bir aşk. Roman bombardıman pilotu Michael ile güzel Fransız kızı Centain arasındaki aşkla başlıyor. Bu aşkın tanıklığını yaparken savaş sırasında askerlerin psikolojisini de yakından izliyoruz.Savaş Fansa yı cehenneme çevirince güzel Centaine dadısı Anna ile Michael in ülkesi Güney Afrika Cumhuriyetine doğru yola çıkar. Geminin Alman denizaltısı tarafından torpillenmesiyle soluk soluğa okunacak bir macera romanına dönüşür.Tatlı, neşeli, gamsız bir genç kızın dayanıklılık abidesi, güçlü ama bir o kadar da acımasız bir kadın haline gelişinin hikayesi. Çölde Bushman larla yaptığı yolculuk gerçekten çok iyi yazılmış.Smith ten yine bir Güney Afrika romanı ama bu sefer hiç bilmediğiniz yönleriyle.
Kitap Yorumları - (3 Yorum)
Wilbur Smith Afrika üzerine yazdığı romanlarıyla bambaşka bir dünyaya kapı açıyor. Nehir roman tarzında kaleme aldığı roman serilerini çok beğeniyorum.
Fransa topraklarında I.Dünya Savaşı döneminde başlayan macera kitabın sonuna kadar tempo ve heyecanından hiç bir şey yitirmeden devam ediyor. Bu bölümde usta yazar Wilbur Smith okuyucularına savaşın amacının düşmanı elden gelen her imkanı kullanarak yok etmek olduğunu çok dramatik bir şekilde öğretiyor. İnsanın içine derin bir hüzün çöküyor ve sanki savaş meydanında siz de varmışınız gibi hissetmeye başlıyorsunuz. Trajik olaylar bununla bitmiyor. Asıl ilginç ve uzun estanteneler Centaine De Thiry’nin ne bir kaya, ne bir yaprak, ne bir bitki, ne bir kuş, ne bir köpek, ne de güneşten korunabilecek bir siperin olmadığı uçsuz bucaksız Afrika kıyılarına düştüğü zaman meydana geliyor. Kitap çok enteresan bir sonla bitiyor. Aniden çok zengin biri haline dönüşseniz bile hayatta son derece yalnız ve mutsuz olarak kalabileceğinizi öğretiyor. Yazılanın önüne geçilemeyeceğini üzülerek de olsa kavramış oluyorsunuz…
Savaşın göbeğinde yaşanan trajik bir aşk. Roman bombardıman pilotu Michael ile güzel Fransız kızı Centain arasındaki aşkla başlıyor. Bu aşkın tanıklığını yaparken savaş sırasında askerlerin psikolojisini de yakından izliyoruz.Savaş Fansa yı cehenneme çevirince güzel Centaine dadısı Anna ile Michael in ülkesi Güney Afrika Cumhuriyetine doğru yola çıkar. Geminin Alman denizaltısı tarafından torpillenmesiyle soluk soluğa okunacak bir macera romanına dönüşür.Tatlı, neşeli, gamsız bir genç kızın dayanıklılık abidesi, güçlü ama bir o kadar da acımasız bir kadın haline gelişinin hikayesi. Çölde Bushman larla yaptığı yolculuk gerçekten çok iyi yazılmış.Smith ten yine bir Güney Afrika romanı ama bu sefer hiç bilmediğiniz yönleriyle.