Ünlü Kadeş Savaşı'nda II. Ramses'e galip gelen, eski dünyanın en modern görüşlü hükümdarı, Hitit Büyük Kralı III. Hattuşili'yi konu edinen ilk roman.
"Ancak kardeşim tanrı olunca, ardında meşru bir oğul bırakmadığımdan, bir harem kadınından doğan oğlu Urhi-Teşup'u hükümdar yaptım. Tüm Hattuşa'yı onun ellerine bıraktım. O Hatti Ülkesi'nin Büyük Kralı oldu. Ben ise Hakpiş Kralı olarak kaldım. (..) Kardeşime duyduğum saygıya bağlı kalarak bu duruma yedi yıl katlandım. Ancak Urhi-Teşup beni yok etmek istiyordu ve elimden Hakpiş ve Nerik'i de aldı. Artık daha fazla dayanamadım ve ona savaş açtım..."
(...) Kardeşime saygıdan ötürü, Urhi-Teşup'a kötülük yapmadım, sadece üstüne yürüyüp ona bir tutsak gibi davrandım. Ona Nuhaşşe ülkesinde kale kentler verdim, bundan sonra hep orada kaldı.
Efendim İştar bana Hatti Ülkesi'nin kralllığını bahşetti. Büyük Kral oldum."
III. Hattuşili'nin, milattan önce 1266 yılında meydana gelen olaylara ilişkin "savunmasından"
Kitaptaki isimlerin karmaşasından ziyade kitap çok akıcı, insan bir başladı mı bitirmek istiyor. Ben 2 günde bitirdim. Mısırlılara birde Hititlerin gözünden bakın derim. Tavsiye ederim.
Nedense tarih olarak yetersiz,polisiye olarak yavan buldum.yazar bence ikisini bir potada tatmin edici bir biçimde eritememiş.beğenen beğenir ,beğenmeyen beğenmez.
Kitabı okumayı biraz önce bitirdim; iyi ki okumuşum! Tarihi bir roman ve okuması pek kolay değil. Bir roman olarak belki iyi bir roman da değil! Fakat “tarihi roman” olarak çok iyi. Herhalde Hititleri konu almış ilk ve tek roman. Umarım örnekler çoğalır ve Anadolumuzun tarihiyle ilgili bilgimizi arttırmanın zevkli yolunu bir kez daha tutabiliriz. Kitap III. Hattuşili’nin krallık döneminin birinci yılını ve özellikle de bu dönemde yapılmakta olan “kapı yapısı bayramı’nın” 3 gününü kendine zaman dilimi olarak seçmiş. Gelişen olaylar oldukça polisiye denebilir. Birbiri ardına gelen cinayetler, kırala hazırlanmış bir komplo olduğu şüphelerini iyice arttırıyor. Cinayetleri çözmek kitabın baş karakteri büyük Hitit kıralı III.Hattuşili’nin yazıcısı Walvaziti’ye düşüyor. Bu arada bizde heyecanlı bir şekilde Hititlerin çevre ülkelerle ilişkilerini, ceza yasalarını, bayram kutlamalarını, yedikleri yemekleri öğreniyoruz. Evet evet! Gerçektende kitapta Hititlerden kalan yemek tarifleri bile var! III. Hattuşili, II. Ramses’e karşı kardeşi Kıral II. Mutavalli ile Kadeş’te savaşmış ve onu yenmiş bir kumandan. II. Mutavalli’nin ölümünden sonra yerine oğlu Urhi-Teşup geçer. Ülkeyi iyi yönetemez. Bu duruma altı yıl boyunca dayanan amca III. Hattuşili, sonunda Urhi-Teşup’u devirir, yerine kendisi geçer ve ülkeye belki de en parlak denebilecek dönemini yaşatır.Romanda bana göre belki tek eleştirilebilecek yan, yazarın karakterlerin fiziksel özelliklerini betimlerken hep mavi-yeşil göz vurgusu yapması.Bu bana yazarın “Hititler indo-avrupasal dil konuşuyorlardı, o yüzden de tipleride avrupalıydı” anlayışıyla, kendi milletine bu uygarlıktan bir parça pay çıkarmaya çalışması gibi geldi. Hititler Anadolu’nun çocuklarıydılar, aynı bizim gibi! Buradan Halikarnas Balıkçısı’na kucak dolusu sevgi ve merhaba! Kesinlikle okunması gereken bir kitap.22 Mayıs 2007’de kitabı okumayı bitirdim.Tarkan
Kitap Yorumları - (5 Yorum)
Güzel bir hikaye,değişik bir bakış açısı.
Kitaptaki isimlerin karmaşasından ziyade kitap çok akıcı, insan bir başladı mı bitirmek istiyor. Ben 2 günde bitirdim. Mısırlılara birde Hititlerin gözünden bakın derim. Tavsiye ederim.
Nedense tarih olarak yetersiz,polisiye olarak yavan buldum.yazar bence ikisini bir potada tatmin edici bir biçimde eritememiş.beğenen beğenir ,beğenmeyen beğenmez.
Kitabı okumayı biraz önce bitirdim; iyi ki okumuşum! Tarihi bir roman ve okuması pek kolay değil. Bir roman olarak belki iyi bir roman da değil! Fakat “tarihi roman” olarak çok iyi. Herhalde Hititleri konu almış ilk ve tek roman. Umarım örnekler çoğalır ve Anadolumuzun tarihiyle ilgili bilgimizi arttırmanın zevkli yolunu bir kez daha tutabiliriz. Kitap III. Hattuşili’nin krallık döneminin birinci yılını ve özellikle de bu dönemde yapılmakta olan “kapı yapısı bayramı’nın” 3 gününü kendine zaman dilimi olarak seçmiş. Gelişen olaylar oldukça polisiye denebilir. Birbiri ardına gelen cinayetler, kırala hazırlanmış bir komplo olduğu şüphelerini iyice arttırıyor. Cinayetleri çözmek kitabın baş karakteri büyük Hitit kıralı III.Hattuşili’nin yazıcısı Walvaziti’ye düşüyor. Bu arada bizde heyecanlı bir şekilde Hititlerin çevre ülkelerle ilişkilerini, ceza yasalarını, bayram kutlamalarını, yedikleri yemekleri öğreniyoruz. Evet evet! Gerçektende kitapta Hititlerden kalan yemek tarifleri bile var! III. Hattuşili, II. Ramses’e karşı kardeşi Kıral II. Mutavalli ile Kadeş’te savaşmış ve onu yenmiş bir kumandan. II. Mutavalli’nin ölümünden sonra yerine oğlu Urhi-Teşup geçer. Ülkeyi iyi yönetemez. Bu duruma altı yıl boyunca dayanan amca III. Hattuşili, sonunda Urhi-Teşup’u devirir, yerine kendisi geçer ve ülkeye belki de en parlak denebilecek dönemini yaşatır.Romanda bana göre belki tek eleştirilebilecek yan, yazarın karakterlerin fiziksel özelliklerini betimlerken hep mavi-yeşil göz vurgusu yapması.Bu bana yazarın “Hititler indo-avrupasal dil konuşuyorlardı, o yüzden de tipleride avrupalıydı” anlayışıyla, kendi milletine bu uygarlıktan bir parça pay çıkarmaya çalışması gibi geldi. Hititler Anadolu’nun çocuklarıydılar, aynı bizim gibi! Buradan Halikarnas Balıkçısı’na kucak dolusu sevgi ve merhaba! Kesinlikle okunması gereken bir kitap.22 Mayıs 2007’de kitabı okumayı bitirdim.Tarkan
Sırf KADEŞ Savaşı’nın gerçek galibini anlattığı için bile okunmaya değer.
Hayır Mısır değil, Hititler kazandı. İşte size algı operasyonu…