Romanımızda doğalcılığın ve gerçekçiliğin en öneli kavşaklarından biri olan Hüseyin Rahmi Gürpınar, sanat yaşamı boyunca hep aklın ve mantığın yanında olmuş; Romanlarıyla, öyküleriyle, yazılarıyla toplumun çağdaşlaşması yolunda, yobazlığa geiciliğe, bağlnazlığa, sömürcülüğe karşı kavaşmıştır. Onu böylesine verimli, çok okunan bir yazar yapan da bu özelliği olmuştur. Hüseyin Rahmi, Türk toplumun büyük bir dönüşüm sürecine girdiği bir dönemde, yani doğru zamanda ortaya çıkmış bir düşünür yazardır.
İlk defa 1889 yılında Bir Muadele-i Sevda adıyla yayınlanan roman Bir Sevda Denklemi ismini alan ve sonradan da yanına yazarın tiyatro tarzındaki eseri olan Hazan Bülbülü’nü alan kitap böylelikle iki ayrı eserden oluşuyor. Aynen yazarın Son Arzu kitabında olduğu gibi burada da yazara başvuran bir dertlinin, aşkzede, acıklı hikayesi ele alınıyor. Zengin ve havai bir genç olan Naki’nin iki kız ile evlenip boşanmasının üstüne gelen üçüncü gelinin açıkgöz çıkması ile gelişen olaylar ümitsiz bir aşk ve aldatış öyküsü şekline bürünüyor. Naki ve ailesini dumura uğratan Bedia genci kendisine aşık ederek kötü emellerine tam ankamı ile alet ediyor. Konuya genel olarak bakınca umutsuz aşk ve nankörlük öne çıkan temalar. Bunun yanında ahmaklık derecesine varan basiretsizlik de inceden inceye işlenen bir konu. Okurken insana ‘yuh be bu kadar da mı dayanılır’ dedirten cinsten bir öykü. Sıkılmam derseniz okuyun derim. Hazan Bülbülü ise yazarın başına Türk tiyatrosunun o zamanki haline bir eleştirisi ile başlıyor. Hüseyin Rahmi burada bizim tiyatroyu yerden yere vurduktan sonra ‘bu oyunun da sahnelenmeyeceğini bildiğimden uzun diyaloglardan bilerek kaçınmadım’ diyor. Konu olarak Namuslu Kokotlar kitabında ele aldığı zengin ve yaşlı adamların genç ve güzel kızlar ile evlenmeleri işlenmiş.
Kitap Yorumları - (1 Yorum)
İlk defa 1889 yılında Bir Muadele-i Sevda adıyla yayınlanan roman Bir Sevda Denklemi ismini alan ve sonradan da yanına yazarın tiyatro tarzındaki eseri olan Hazan Bülbülü’nü alan kitap böylelikle iki ayrı eserden oluşuyor. Aynen yazarın Son Arzu kitabında olduğu gibi burada da yazara başvuran bir dertlinin, aşkzede, acıklı hikayesi ele alınıyor. Zengin ve havai bir genç olan Naki’nin iki kız ile evlenip boşanmasının üstüne gelen üçüncü gelinin açıkgöz çıkması ile gelişen olaylar ümitsiz bir aşk ve aldatış öyküsü şekline bürünüyor. Naki ve ailesini dumura uğratan Bedia genci kendisine aşık ederek kötü emellerine tam ankamı ile alet ediyor. Konuya genel olarak bakınca umutsuz aşk ve nankörlük öne çıkan temalar. Bunun yanında ahmaklık derecesine varan basiretsizlik de inceden inceye işlenen bir konu. Okurken insana ‘yuh be bu kadar da mı dayanılır’ dedirten cinsten bir öykü. Sıkılmam derseniz okuyun derim. Hazan Bülbülü ise yazarın başına Türk tiyatrosunun o zamanki haline bir eleştirisi ile başlıyor. Hüseyin Rahmi burada bizim tiyatroyu yerden yere vurduktan sonra ‘bu oyunun da sahnelenmeyeceğini bildiğimden uzun diyaloglardan bilerek kaçınmadım’ diyor. Konu olarak Namuslu Kokotlar kitabında ele aldığı zengin ve yaşlı adamların genç ve güzel kızlar ile evlenmeleri işlenmiş.