“Abim Atatürk’ü çok severdi, bense Allah’ı. Babam, annemi ve Galatasaray’ı severdi, annem de Ringo’yu. Babam yorgun biradamdı. Gündüz vardiyasındayken her gün, çalıştığı taşocağında sanki onca kayayı sırtına vurup ordan oraya sürüklemişgibi, kalan son canıyla eve gelir, çoğunlukla da tek kanallı televizyonun bitmek bilmeyen ana haber bülteni sona ermedenuyuyakalırdı, akvaryumun karşısındaki ikili koltukta.” Yaz bitince kalabalığın günbegün seyreldiği, ahalinin biz bize kalıp bıkkınlıkla merabalaşıp mahsunlaştığı, her gürültünün ikindi vakti ağır usul söndüğü bir sahil şehrini düşünün... Boş masaları döven yağmurları, kirlenmiş kıyıları, eprimiş güneş şemsiyelerini... Buna, seksenli yılların sakaletini, iğreti kaygılarını, katıksız korku olan çaresizliğini ekleyin. Mahir Ünsal Eriş, bir sahilde oturmuş, can sıkıntısından esneyen, kendi çocukluğuna bakıyor; renkli, yuvarlacık, pütür pütür bir çocukluk anlatıyor bize. “Komen! komen!” diye ateş eden oğlan bebelerini, mobiletleri, leblebi tozunu, Kaynanalar Parkı’nı, Kız Meslek’in kızlarını, Klinsmann’ı, Evrenos’u, Allah’ın yanına aldığı iyileri, kale zindanındaki prensesleri resmediyor. Yoksulluk, hoyratlık, yalnızlık, gamsızlık, kırk mumluk sarı ampulün ışığında belli belirsiz görünüp, kayboluyor. Merhamet, taşraya uğramadan Kaf Dağı’na gidiyor... Canlı, anlatma iştahıyla dolu yeni bir ses var karşımızda. Eriş,soba boyasıyla boyanmış hikâyeleriyle edebiyat şehrengizinde... Mağlup ama baştan kaybetmişliğini bilen bir hınzırlıkla sırıtıyorokuruna...
Kitap Yorumları - (5 Yorum)
Çok yumuşak, eski günelere götüren sıcacık bir kitap.
Mahir bey harika bir yazar. Yine harika hikayelerle elimden bırakamadım kitabı.
Her zamanki gibi çocukluğum gençliğim gözümün önünden geçti bu kitabı okurken.Çok akıcı ve vurucu bir anlatımla yüreğinize dokunuyor Mahir Ünsal Eriş.
Her kitabı ayrı güzel.. İnanılmaz akıcı ve keyifli.
Yazarın son kitaplarının aksine ilk iki kitabını daha çok seviyorum. Bu da onlardan biri.