Artık bizim konuşma sıramız geldi! Devir her zaman konuşanın değil, Gerektiği zaman konuşanındır.. Neyin ne zaman gerektiğinin kararını da Türk milleti en uygun zamanda verecektir!!! Ve işte o zaman her şey değişecek!!! Birkaç gün sonra ABD askerleri bir birliği basar ve askerlerimizin başına çuval geçirerek başka bir yere götürürler. Birliğin başındaki binbaşı son derece gergindir. Kendisine verilen kesin emirle, karşılaştığı muamelenin kötülüğü arasında bocalar ama emre uyar. Sorgulanacakları yere götürülürken bir çavuş binbaşıya: -Komutanım neden bize böyle bir emir verdiniz? Kadın kılığına gir deseydiniz daha az yıkılırdım!.. -Bu ne biçim konuşma Mehmet, bizim töremizde komutanına böyle hitap etmek var mı? -Komutanın siz bize askerin ağzı değil silahı konuşur derdiniz. Silahımı susturdunuz onun için konuşuyorum. Orada çatışsaydık öleceğimiz kesindi ama ben ölümü tercih ederdim. -Vatanın askerinden isteyeceği şeylerin sınırı yoktur. Şu anda can vermekten daha fazlasını verdiğini ben de biliyorum. Sen benim nasıl kahrolduğumu biliyor musun? Bu zillete sadece ülkem için katlanıyorum. -İnşallah bu işten sağ çıkmam. Eğer sağ çıkarsam görevimden ayrılmak istiyorum. Ülkeme her şeyimi veririm ama siz benden haysiyetimi vermemi istediniz. İnsan kalabilmek için bu görevi yapıyoruz. İnsanlığımı elimden alırsanız yaptığımız işin ne anlamı kalır? Beni bu görevden alın çünkü bir daha böyle bir emrinizi dinlemem ve dövüşürüm. İnsan olmayandan asker olur mu? Götürüldükleri yerde elleri çözülünce Mehmet Çavuş kendisini getiren Amerikan askerine bir yumruk atar. Araya hemen Amerikalı albay girer ve Amerikan askerinin karşılık vermesini engeller. Asker: -Albayım bu esir bana yumruk attı siz beni engellediniz! -O esir değil bir misafir, bir yumrukla ucuz atlattık sayılır. Binbaşı komutanlarından gelen emirlere, Amerikan albayının tavrına bir anlam veremez ama bir şeyler olduğunu sezinlemektedir. Mehmet Çavuş'a döner; -Hırsını aldın mı Mehmet? Ama gene de yaptıklarından hoşnut değilim. Dönünce seni özel kuvvetlerden aldıracağım. Sen emir dinlemenin ölmekten daha önemli olduğunu anlamamışsın!
Yazarın okuduğum ilk kitabı.Açıkcası sadece adına bakarak aldım ve tabi sonuç hüsran oldu.Eğer kitabı adı için alıyorsanız kitabın arka kapağını okumanız yeterli gerisine zahmet etmeyin.Akıcılık açısından sıfır ben çok sıkıldım ve konuların yaşanması üzerinden zaman geçtiği için belkide böyle oldu.İlk çıktığı zaman okuyan arkadaşlar farklı düşünebilir ama ben beğenmedim.
Bu kitabı aldığımda başımıza çuval geçirenler olayını daha detaylı anlattığını bekliordum ama çok kısa değilnilmiş ve akıcılığı olmadığı için biraz sıkıldım açıkcası
“Başımıza Çuval Geçirenler” kitabını sadece adından dolayı aldıysanız ilk okuduğunuz kısımlar sizi sanki Kuzey Irak’ta yaşanan Çuval Geçirme hadisesini anlatacağı hissini verebilir; ancak “Senaryo” bölümünden sonra gelen bölümlerde durumun hiç de öyle olmadığını göreceksiniz. Mahir Kaynak meseleyi sadece Çuval Geçirme hadisesiyle sınırlamayıp daha derinlerde yatanı ortaya çıkarmayı amaçlamış. Kendi gazete yazılarından oluşan bir seçkiyi içeriğine göre sınıflayıp bir filmin ortaya çıkmasında yer alan unsurların adı altında okuyucularına sunmuş. Gazete yazılarından oluştuğu için tekrar eden kısım, cümle ve düşüncelerden eserin soyutlanmasının pek mümkün olmadığını hemen kaydedelim. Esasen bir başvuru kitabı olarak da düşünülebilecek bu eserin yeni baskısının bir endeksle sunulması okuyucuya aradığına ulaşmada daha da bir kolaylık sağlayacağı kanısındayız.
Kitap Yorumları - (5 Yorum)
Kapağa ve başlığa bakınca çok sürükleyici olduğunu dşündüm.Ama içerik biraz sıkıcı oluyor ileride
Yazarın okuduğum ilk kitabı.Açıkcası sadece adına bakarak aldım ve tabi sonuç hüsran oldu.Eğer kitabı adı için alıyorsanız kitabın arka kapağını okumanız yeterli gerisine zahmet etmeyin.Akıcılık açısından sıfır ben çok sıkıldım ve konuların yaşanması üzerinden zaman geçtiği için belkide böyle oldu.İlk çıktığı zaman okuyan arkadaşlar farklı düşünebilir ama ben beğenmedim.
farklı bir bakış açısıyla tarafsız kaleme alınmış başarılı bir çalışma.
Bu kitabı aldığımda başımıza çuval geçirenler olayını daha detaylı anlattığını bekliordum ama çok kısa değilnilmiş ve akıcılığı olmadığı için biraz sıkıldım açıkcası
“Başımıza Çuval Geçirenler” kitabını sadece adından dolayı aldıysanız ilk okuduğunuz kısımlar sizi sanki Kuzey Irak’ta yaşanan Çuval Geçirme hadisesini anlatacağı hissini verebilir; ancak “Senaryo” bölümünden sonra gelen bölümlerde durumun hiç de öyle olmadığını göreceksiniz. Mahir Kaynak meseleyi sadece Çuval Geçirme hadisesiyle sınırlamayıp daha derinlerde yatanı ortaya çıkarmayı amaçlamış. Kendi gazete yazılarından oluşan bir seçkiyi içeriğine göre sınıflayıp bir filmin ortaya çıkmasında yer alan unsurların adı altında okuyucularına sunmuş. Gazete yazılarından oluştuğu için tekrar eden kısım, cümle ve düşüncelerden eserin soyutlanmasının pek mümkün olmadığını hemen kaydedelim. Esasen bir başvuru kitabı olarak da düşünülebilecek bu eserin yeni baskısının bir endeksle sunulması okuyucuya aradığına ulaşmada daha da bir kolaylık sağlayacağı kanısındayız.