Bize kalsa böyle geçerdi akşamlar. Ama Filiz geldi. Filiz’in istekleri senin de isteklerin oldu (zaten her ilişkinde kendini değiştirmeye teşne oldun), sizin isteklerinize de ben uydum. Ankara’nın gri, ara sıra yağmurlu, ara sıra karlı ve yaz boyu sessiz ve terli sokaklarında dolaşan üç arkadaş… Hadi oturalım diye bir pastaneye girdiklerinde peynirli börek ve çay isteyen Zafer; Frenk üzümlü pasta ve cappucino sipariş eden Filiz; onların yanında, hiçbir şey istemediğini söyleyen Mahir… Niye hep beraber dolaşıyor ki bunlar? Zafer ile Filiz kol kola, Mahir’in elleri ceplerinde; Tunalı’da, Karanfil Sokak’ta, Opera’da, Sakarya’da geçen akşamlar; gidilen barlar, içilen içkiler; ardından böyle geçmeyen tek bir akşam… Başka ne var Zafer? Serhan Ergin’in aşkın ve arkadaşlığın kıyılarını, usul usul akıldan geçenleri anlattığı Bize Kalsa Böyle Geçerdi Akşamlar gündelik dilin akıcılığıyla, yalnızca “ben, sen ve o” özneleri kullanılarak yazılmış minimalist bir roman
Barış Bıçakçı’ya benzediği söylenilen bir yazar, en azından bu kitabı için konuşabilirim. Ankara’da geçmesi ve iki yakın arkadaşın hikayesi olması benziyor evet fakat bu o eleştirileri yapmaya yetmez diye düşünüyorum. Bir hikaye Ankara’da geçince direkt Bıçakçı benzetmesi yapılıyor artık.Beğendiğim bir eser, üslubu çok iyi.
Kitap Yorumları - (2 Yorum)
Akıcılık, Ankara… Bir oturuşta bitirdiğim güzel eser.
Barış Bıçakçı’ya benzediği söylenilen bir yazar, en azından bu kitabı için konuşabilirim. Ankara’da geçmesi ve iki yakın arkadaşın hikayesi olması benziyor evet fakat bu o eleştirileri yapmaya yetmez diye düşünüyorum. Bir hikaye Ankara’da geçince direkt Bıçakçı benzetmesi yapılıyor artık.Beğendiğim bir eser, üslubu çok iyi.