Bir ömür oldu Yunanistan’a geleli ama buraya alışamadım. Evlendim, ev bark edindim, çocuklarım oldu ama kendimi halen buraya ait hissedemiyorum. Bir gün olsun Prevezeliyim ya da Yunanistanlıyım demedim. Diyemedim çünkü ben İstanbulluyum, ben Anadoluluyum. Burası benim yaşadığım yer ama benim vatanım Türkiye’dir. Ben burada olsam da ruhum hep İstanbul’da” diyordu Dimitri Abi.Ayrılma vakti geldiğinde Olga Ablanın benden bir ricası oldu: “Harun kardeşim. Sana bir şişe su versem. Samsun’a gittiğinde bir avuç toprak alsan, bir saksıya koysan ve bir çiçek diksen. Karadeniz’in toprağına diktiğin o çiçeği sana vereceğim su ile sulasan. Ve sonra, çiçeğe ve toprağa ‘Bu Olga’nın suyudur, Yunanistan’dan size gönderdi’ desen.” Olga abla bunları söylerken, çok duygulandı ve ağladı.
Göçmen hikayelerini her iki tarafın bakış açısıyla tarafsız olarak ele alınmış ve inanılmaz üzücü olayları tanıklarından dinlemek oldukça üzdü beni. Ancak böyle bir kitabın daha çok satması ve tanınması gerekti diye düşünüyorum. İçindekileri kabullenmek her iki taraf içinde demek ki hala zor. Mutlaka okuyun.
Kitap Yorumları - (5 Yorum)
muhteşem eser Harun Çelik hocamı tebrik ediyorum
Gerçek yaşam öykülerinin olduğu güzel bir kitap
Göçmen hikayelerini her iki tarafın bakış açısıyla tarafsız olarak ele alınmış ve inanılmaz üzücü olayları tanıklarından dinlemek oldukça üzdü beni. Ancak böyle bir kitabın daha çok satması ve tanınması gerekti diye düşünüyorum. İçindekileri kabullenmek her iki taraf içinde demek ki hala zor. Mutlaka okuyun.
mübadillerin yaşadıkları acıları empati kurmamızı sağlayarak anlatmış Harun Çelik.
Yazarı tebrik ederim. Konuyu çok güzel ve duygu yüklü bir şekilde aktarmış. Okurken çok değişik hislere kapılıyor insan.