"Çocuğum beni parmağında oynatıyor." Bu sözü birçok anne babadan duyarız. Özellikle çocuk çok küçük yaştaysa, bu söz biraz da çocuğa duyulan sevginin kanıtı olarak söylenir. Ama çocuk büyüdüğü halde hala anne babayı parmağında oynatmaya devam ediyorsa? Çocuklar minik birer manipülatör olmayı küçük yaşta öğrenir. Çocuklar duygusal şantajı birbirlerine ve anne babalarına karşı kullanmayı erken yaşta öğrenir. Böylece "dünyanın merkezi"nin kendileri olduğunu kanıtlamaya çalışırlar. Çocuğun çok küçük yaşta dünyanın merkezinin kendisi olduğunu düşünmesi doğaldır. Bir bebek karnı acıktığında gecenin saat üçü olduğuna, anne babasının -ertesi gün büyük bir toplantısı olduğu için- uykusunu alması gerektiğine hiç mi hiç aldırış etmez. Basar yaygarayı. Hemen şimdi, talebi karşılanmalıdır. Bebek ve çok küçük çocuklar için doğal olan bu ben-merkezcilik, çocuk büyüdüğünde de devam ediyorsa sorunlar başlar. Dünya elli-altmış yaşına gelmiş ama hala ben-merkezciliğini sürdürerek çevresine terör estiren duygusal çocuk-bedensel yetişkinlerle dolu. Aciz ben, zavallı ben olarak kurban rolünü oynamak da, suçu sürekli başkalarında arayan saldırgan rolünü oynamak da, sorumsuzluğun ve ben-merkezciliğin zıt kutuplardaki görünümleridir. Çocuklar hem sorumsuz hem de özgür olmak ister. Bu çocukça arzu çocuğun gelişiminin ilk basamaklarında doğaldır. Ya sonra? Çocuğun duygusal şantajlarına boyun eğen, sevgi(!) adına çocukların her isteklerini yerine getirmeye çalışan büyükler, farkında olmadan "Bağımlı Kişilik" temelini de atmış olurlar. Ben-merkezci kişilik, başkaları tarafından sevilmeyen, mutsuz ve doyumsuz bir kişiliktir. Bu tür insanları hepimiz tanırız. Ne yazık ki, ben-merkezci kişilik modelini çocuklara öğreten kişiler de anne babalardır. Çocuğunuzun duygusal şantajlarını nasıl böylesine ustalıkla kullandığına şaşıyorsanız ve kendinizi çaresiz hissediyorsanız, öncelikle "oyunu" öğrenmeniz gerekiyor. Bu oyunları anladığınız ve oyuna son verdiğiniz ölçüde, çocuğunuzun yok edici, zararlı, manipülatif davranış modelleri geliştirmesine de son verirsiniz. Duygusal sömürüyü bir yaşam biçimi haline getiren geleceğin ergenlerinin, yetişkinlerinin anne babası olmak istemiyorsanız... Sadece "almayı bilen", "vermenin" ise "enayilere" mahsus olduğunu sanan bir anlayışı çocuklarınıza öğretmek istemiyorsanız... Dünyanın kendilerine borçlu olduğu illüzyonuyla yaşayan mutsuz, doyumsuz ve sağlıksız çocuklar yetiştirmek istemiyorsanız... Çocuklarınızın oyunlarını görün.
Kitap Yorumları - (0 Yorum)