Lübnanlı yazar Rawi Hage’in dünyada büyük yankı uyandıran kitabı De Niro’nun Oyunu, savaşla parçalanan bir ülkenin trajedisisni, bu acılara uzun yıllar tanıklık etmiş yazarın kaleminden ustaca aktaran, önemli bir ilk roman.İçsavaşın esir aldığı Doğu Beyrut’ta çocukluk arkadaşı olan Bassam ile George, şehrin üstüne kar taneleri gibi düşen bombalara aldırmaksızın ilkgençliklerini yaşamaya çalışırlar, ama yolun sonunda onları zor bir seçim beklemektedir. Ya Hıristiyan milislere katılacak ya da Lübnan’ı geride bırakarak kendilerine yeni bir hayat kuracaklardır. Sonunda Geore organize suçlara karışırken, Bassam Roma yollarına düşer; ama nereye kaçarsa kaçsın savaşın hayaletleri yakasını bırakmayacaktır.Etrafında bir bir yok olan hayatlara rağmen yılmayan bir gencin sarsıcı hikâyesini anlatan De Niro’nun Oyunu, şiddetin yıkıcı kaosunu yalın ve şiirsel bir dille işleyen etkileyici bir yapıt.McAuslan İlk Roman ÖdülüParagraphe Hugh MacLennan Edebiyat ÖdülüScotiabank Giller Ödülü FinalistiGovernor General’s Edebiyat Ödülü Finalisti
İç savaşın ne kadar korkunç olduğunu en iyi anlatan kitaplar olmasa da insan ipuçları veriyor. Beyrutta batı ve doğu yakası olarak savaşa esir düşünce yaşanan inanılmaz vahşetler de gün yüzüne çıkıyor. Özellikle Ariel Sharon ve ekibinin ev sahibliği yaptığ kanlı şatila katliamına da kitapda değinilmiş. Bazı yerlerde cüneyt arkın vari şeyler olsa da kitap akıcı bir dilde yazılmış.
Yazar, boğucu betimlermelerden uzak, imgeyi beyinde resmetmeye yetecek kadar yalın ve kusursuz bir dil eşliğinde Bassam’a (roman kahramanı) eşlik etmemizi sağlamış. 249 sayfanın 249’undan da zevk aldığımı söyleyebilirim.
Sahifelerin arasında Bassam’la birlikte Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta yaşanan sevgiye, dostluğa, ihanete, savaşa tanıklık ettikten sonra bir gemide “kaçak yolcu” olarak Fransa’ya; Marsilya’ya geçiyoruz. Oradan da daha kuzeye; Paris’e…
Paris’te kahramanımızın ilginç hikayesinin aslına tanıklık ediyoruz.
Kitabın sonuna kadar başlığın “yanlış atıldığı” kanısı ağır basıyor; aslının: “Bassam’ın Oyunu” olması gerektiğini düşünüyorsunuz.
Akabinde gözleriniz malum kelimeleri okuyor ve başlığın tabiri caizse “gediğine oturduğunu” düşünüp; beğeninize eşlik eden şaşkınlığınızla birlikte kitabın sahifelerini kapatıyorsunuz.
Kesinlikle vurucu ve etkileyici bir kitap.Savaşa ve ona dair herşeye bu kadar yakın olduğumuz bu günlerde herkesin okumasını istediğim bir kitap. Dili çok rahat, akıcı. Rahatça okunan sürükleyici bir kitap.Konusu ise, sonunda biraz yuhannes dedirtse bile hepsinin belki de daha korkunçlarının yaşandığına emin oluyoruz.Ne bir duygu sömürüsü, ne artarda yaşanamayacak, inanılmayacak kadar büyük olaylar zorlama felaketler.Eski, tozlu, beton bir duvar gibi bu kitap. Orada öylece duruyor.Okurken de insanın genzini yoğun bir toz bulutu yakıyor.
Kitap Yorumları - (3 Yorum)
İç savaşın ne kadar korkunç olduğunu en iyi anlatan kitaplar olmasa da insan ipuçları veriyor. Beyrutta batı ve doğu yakası olarak savaşa esir düşünce yaşanan inanılmaz vahşetler de gün yüzüne çıkıyor. Özellikle Ariel Sharon ve ekibinin ev sahibliği yaptığ kanlı şatila katliamına da kitapda değinilmiş. Bazı yerlerde cüneyt arkın vari şeyler olsa da kitap akıcı bir dilde yazılmış.
Yazar, boğucu betimlermelerden uzak, imgeyi beyinde resmetmeye yetecek kadar yalın ve kusursuz bir dil eşliğinde Bassam’a (roman kahramanı) eşlik etmemizi sağlamış. 249 sayfanın 249’undan da zevk aldığımı söyleyebilirim.
Sahifelerin arasında Bassam’la birlikte Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta yaşanan sevgiye, dostluğa, ihanete, savaşa tanıklık ettikten sonra bir gemide “kaçak yolcu” olarak Fransa’ya; Marsilya’ya geçiyoruz. Oradan da daha kuzeye; Paris’e…
Paris’te kahramanımızın ilginç hikayesinin aslına tanıklık ediyoruz.
Kitabın sonuna kadar başlığın “yanlış atıldığı” kanısı ağır basıyor; aslının: “Bassam’ın Oyunu” olması gerektiğini düşünüyorsunuz.
Akabinde gözleriniz malum kelimeleri okuyor ve başlığın tabiri caizse “gediğine oturduğunu” düşünüp; beğeninize eşlik eden şaşkınlığınızla birlikte kitabın sahifelerini kapatıyorsunuz.
Kesinlikle vurucu ve etkileyici bir kitap.Savaşa ve ona dair herşeye bu kadar yakın olduğumuz bu günlerde herkesin okumasını istediğim bir kitap. Dili çok rahat, akıcı. Rahatça okunan sürükleyici bir kitap.Konusu ise, sonunda biraz yuhannes dedirtse bile hepsinin belki de daha korkunçlarının yaşandığına emin oluyoruz.Ne bir duygu sömürüsü, ne artarda yaşanamayacak, inanılmayacak kadar büyük olaylar zorlama felaketler.Eski, tozlu, beton bir duvar gibi bu kitap. Orada öylece duruyor.Okurken de insanın genzini yoğun bir toz bulutu yakıyor.