Dünyanın kendi etrafında dönmediğini hissettiği an paniğe kapılıveriyordu Doğa. İçinde bulunduğu iş ortamı da bu paniğiacımasızca köpürtüyordu. Hep merkezde olmalıydı. Hep farklı olmalıydı. Farkı fark edilmeliydi. Kalitesi gözle görülmeliydi. Kesintisizolarak arzulanmalıydı. İştah, takdir ve kıskançlık dolu gözler hep üzerinde olmalıydı. Yıllar sonra sağda solda küçük adamlarınbelirmeye başlaması da bu takıntının eseri olacaktı.Doğa, 420 aylık bir bebekti. Pembemsi. Lacivert lensli. Ilık kokulu Göğüslerine silikon yaptırsa mıydı? Site güvenliğinin yanındanyavaşlayarak geçiyordu. “Etiniz nasıl pişsin Doğa Hanım?” Plazanın eksi yedinci katında yarı İngilizce yarı Türkçe PowerPoint sunumu yapıyordu. Cafe Jungle. Londra. Sepultura tişörtü. Elektronik sigara. Doğa’nın en sevdiği mevsim, yazdı. Facebook’ta yorumlar çook güzeldi. Doğa, “bomba gibiydi”. Alev olmasa, şu küçük kırışıklıklar, Onur vediğer metal turnikeler...Hakan Bıçakcı, metropol tekinsizliğine bu defa bir kadının gözünden bakıyor. Rekabetin, teşhirin, güzel ve mutlu görünmenin dayanılmaz baskısını Doğa’yla resmediyor. Doğa Tarihi, plaza-site-alışveriş merkezi üçgeninde sıkışmış hayatlarıanlatan, günümüzde geçen bir distopya.
Akıcı diliyle okuyucusunu yormayan, ilginç tespitleri ve satır arası eleştirileri ile zaman zaman şaşırtıcı olan; e bir tutam da mizah barındıran, Hakan Bıçakcı romanı.
Romanın yeterince doyurucu ve derinlikli olduğunu söyleyemem ama yine de günümüz kezbanlarının anatomisini betimlemesi açısından ilginç buldum.
Hakan Bıçakçı’nın diğer kitaplarından anlatım ve kurgu açısından yanına bile uğramayan, plaza hayatını anlatmaya çalışırken sığ ve yavan bir anlatımla karşımıza çıkmış. Çok kolay okunabilen ama edebiyattan yoksun bir kitap olmuş. Karakter analizleri neredeyse hiç yok gibi.
Kitap Yorumları - (5 Yorum)
bundan daha boş çok az şey gördüm,berbat
İçinde bulunduğumuz hastalıklı topluma doğrudan bir eleştiri kitabıdır. Tavsiye ederim.
Plaza insanları hakkında edebi yönü olmayan naçizane bir kitap.
Akıcı diliyle okuyucusunu yormayan, ilginç tespitleri ve satır arası eleştirileri ile zaman zaman şaşırtıcı olan; e bir tutam da mizah barındıran, Hakan Bıçakcı romanı.
Romanın yeterince doyurucu ve derinlikli olduğunu söyleyemem ama yine de günümüz kezbanlarının anatomisini betimlemesi açısından ilginç buldum.
Hakan Bıçakçı’nın diğer kitaplarından anlatım ve kurgu açısından yanına bile uğramayan, plaza hayatını anlatmaya çalışırken sığ ve yavan bir anlatımla karşımıza çıkmış. Çok kolay okunabilen ama edebiyattan yoksun bir kitap olmuş. Karakter analizleri neredeyse hiç yok gibi.