Ahmed Mithat Efendi’nin, yazınımızda polisiye romanın ilk örneği sayılan Esrâr-ı Cinâyât (Cinâyetlerin Sırrı) romanı, hem sürükleyici konusu, hem de yazarın kendisine özgü anlatımıyla dikkati çekmektedir. Bir gazetenin cinâyet haberiyle başlayan; zekî ve becerikli müstantik (polis detektifi) Osman Sabri, kılık değiştirme ustası olan yardımcısı Necmi ve kendisini halkın sesi olarak gören gazetesi yazarının çabalarıyla, yüksek düzeydeki bir görevlinin koruduğu kalpazan çetesinin ortaya çıkarılmasıyla sonuçlanan yapıt, yayımlandığı dönemde olduğu kadar bu gün de ilgiyle okunacak bir ustalıkla kaleme alınmıştır.Esrâr-ı Cinâyât: Ahmed Mithat’ın, polisiye roman türünde de usta bir yazar olduğunu kanıtlayan ürünü.
İlk polisiye romanımız. Bazı güzel mesajlar alsam da ne yazık ki tat alamadım. Kitabın hiç bir sayfasında heyecanlanamadım ama yine de ilk polisiye roman olmasından dolayı okunmalı diye düşünüyorum.
Kitab, belki günümüz polisiye romanın kurgu seviyesinden çok düşük fakat Roman tarihi açısından ilk polisiye romanımız olarak alınabilir. Fakat yazıldığı dönemin aktarılması ve sürükleyici olmasından dolayı hoş, aynı zamanda yapılan kötülüğün bu hayatta mutlaka cezası olduğunu gösteren, eğitiçi bir kitaptır.
Türk edebiyatının roman fabrikası denecek kadar çok eser vermiş olan Ahmet Mithat Efendi’nin Türk edebiyatında ilk polisiye roman olma özelliği olan “Cinayetlerin Sırrı” adıyla bu kitap,polisiye sevenleri memnun edebilecek bir kitap.yazar bu kitapla bir ilki gerçekleştirmiş,çok da başarılı olmuş.konusuna gelince;Öreke Taşı’nda işlenen üç cinayeti aydınlatmak işi müstantik(dedektif) Osman Sabri’ye verilmiştir.Osman Sabri ve kılık değiştirme ustası olan yardımcısı hafiye Necmi olayı aydınlatmaya çalışırlar.üç cinayete görünürde intihara benzeyen bir olay daha katılır.işleri zordur çünkü şüphelilerden biri paşa tarafından korunmaktadır.Osman Sabri, paşaya rağmen olayı çözmeye kararlıdır.kitabın büyük bir kısmında mektuplarıyla kalpazan Mustafa da olayları açığa çıkarmaya ve itiraf etmeye çalışır…her yerde olduğu gibi bu kitapta da iyi ile kötünün savaşını görüyoruz.ve hiçbir kötülüğün cezasız kalmayacağını da.özellikle kalpazan Mustafa’nın akıbeti yasalardan,mahkemelerden ve hapisten kaçılsa bile İlahi adaletten kaçılamayacağını çok ilginç bir sonla gösteriyor.polisiye okumayı seven biri olarak kendi yazarlarımızdan birinin eserini okumak bana daha sevimli geldi.ayrıca yayınevi de kitabı çok güzel sunmuş.gerek kapak olsun gerek kitap ebatı ve sayfa düzeni çok güzel olmuş.bir de kitabın başında yazarı ve eseri detaylı şekilde anlatmış.kısacası okunması gereken bir kitap.
Bir polisiye romanı havasında günün adli koşullarının bu kadar iyi eleştirebilen başka bir esere daha rastlamak mümkün değildir herhalde. Özellikle o devirde Savcılık (Müddei Umumi) makamının neden olması gerektiğinin çok iyi işlendiği bir eser.
Kitap Yorumları - (5 Yorum)
Ben begendim güzel
İlk polisiye romanımız. Bazı güzel mesajlar alsam da ne yazık ki tat alamadım. Kitabın hiç bir sayfasında heyecanlanamadım ama yine de ilk polisiye roman olmasından dolayı okunmalı diye düşünüyorum.
Kitab, belki günümüz polisiye romanın kurgu seviyesinden çok düşük fakat Roman tarihi açısından ilk polisiye romanımız olarak alınabilir. Fakat yazıldığı dönemin aktarılması ve sürükleyici olmasından dolayı hoş, aynı zamanda yapılan kötülüğün bu hayatta mutlaka cezası olduğunu gösteren, eğitiçi bir kitaptır.
Türk edebiyatının roman fabrikası denecek kadar çok eser vermiş olan Ahmet Mithat Efendi’nin Türk edebiyatında ilk polisiye roman olma özelliği olan “Cinayetlerin Sırrı” adıyla bu kitap,polisiye sevenleri memnun edebilecek bir kitap.yazar bu kitapla bir ilki gerçekleştirmiş,çok da başarılı olmuş.konusuna gelince;Öreke Taşı’nda işlenen üç cinayeti aydınlatmak işi müstantik(dedektif) Osman Sabri’ye verilmiştir.Osman Sabri ve kılık değiştirme ustası olan yardımcısı hafiye Necmi olayı aydınlatmaya çalışırlar.üç cinayete görünürde intihara benzeyen bir olay daha katılır.işleri zordur çünkü şüphelilerden biri paşa tarafından korunmaktadır.Osman Sabri, paşaya rağmen olayı çözmeye kararlıdır.kitabın büyük bir kısmında mektuplarıyla kalpazan Mustafa da olayları açığa çıkarmaya ve itiraf etmeye çalışır…her yerde olduğu gibi bu kitapta da iyi ile kötünün savaşını görüyoruz.ve hiçbir kötülüğün cezasız kalmayacağını da.özellikle kalpazan Mustafa’nın akıbeti yasalardan,mahkemelerden ve hapisten kaçılsa bile İlahi adaletten kaçılamayacağını çok ilginç bir sonla gösteriyor.polisiye okumayı seven biri olarak kendi yazarlarımızdan birinin eserini okumak bana daha sevimli geldi.ayrıca yayınevi de kitabı çok güzel sunmuş.gerek kapak olsun gerek kitap ebatı ve sayfa düzeni çok güzel olmuş.bir de kitabın başında yazarı ve eseri detaylı şekilde anlatmış.kısacası okunması gereken bir kitap.
Bir polisiye romanı havasında günün adli koşullarının bu kadar iyi eleştirebilen başka bir esere daha rastlamak mümkün değildir herhalde. Özellikle o devirde Savcılık (Müddei Umumi) makamının neden olması gerektiğinin çok iyi işlendiği bir eser.