“Biz bugüne kadar böyle bir eylem görmemiştik. Gerçi bizim Güneydoğu’da eylemler var ama hep siyasi. Emek adına hiçbireylem olmadı. (…) Bu kadar uzun süreli ve bu kadar halkın yan yana hiç sorunsuz bir şekilde 2 ayı geçirmeleri çok değişik birşey. İşte demek ki emek kavgası buymuş. Emek olduğu zaman hiçbir halk, ırk, din ayrımı olmuyormuş. Yani dava ekmekseherkes bir oluyormuş… tek dil yani.” 2010 kışında yaşanan TEKEL direnişi, Türkiye’de emekhareketinin tarihinde müstesna bir olay olarak yer aldı. Ülkenin çeşitli yerlerinden Ankara’ya gelen işçiler, başkentinmerkezindeki yaya bölgesine 78 gün boyunca ‘yerleşerek’ kararlılıklarını gösterdiler ve hak taleplerini duyurmayaçalıştılar. TEKEL direnişçilerinin çadırlarının çevresinde, yaklaşık iki buçuk ay boyunca bir dayanışma mahallesi, bir tür alternatifkamusal alan oluştu.Nuray Türkmen, güçlü bir tasvirini sunduğu bu eylemi bir kolektif öğrenme deneyimi olarak analiz ediyor. Sınıf bilincininortak eylem ve deneyim içinde oluşma sürecinin etkileyici bir örneği olarak ele alıyor TEKEL direnişini. İşçilerin her alandaki(sınıfsal, cinsel kimlikle ilgili, yurttaşlık bilinciyle ilgili vb.) bilinç dönüşümünü, ‘artçı’ etkileriyle birlikte değerlendiriyor.Hamasetten uzak bir bakışla, büyük TEKEL eyleminden baki kalan umut içeriğini damıtan bir çalışma.
Kitap Yorumları - (3 Yorum)
Tekel eylemlerindeki işçilerin görüşlerini ve taleplerini merak edenler okuyabilir.
TEKEL direnişi üzerine işçilerle yapılan görüşmelere dayanan ampirik bir çalışma. İşçiler ne talep ediyordu merak edenler okumalı.
Hayatında direnç ile tutku ile tanışmak isteyenler için.