Göç Yollarında Altmışıncı Yılında Türk Alman Edebiyatı Ve Kültürü
Tanıtım Bülteni
Almanya treni Haydarpaşa Garından kalkalı tam 60 yıl oldu. 60 yıllık bu göç serüveni, göçenler ve ardında kalanlar için bir kaderin başlangıcı. O gün Almanya’ya çalışmak için gidenler, en kısa sürede vatanlarına geri dönmek için çıktılar yola. Misafirlik ev sahipliğine dönüşür, misafir işçiler ailelerini de yanlarına alırken Almanya artık, misafir işçiliğin değil, gelecek nesillerin vatanı oldu. İbni Haldun, coğrafya kaderdir der, oysa insan yaşadıkça göçün ve ayrılığın bir kader olduğunu anlar. Göç, kalanlar için de, gidenler için de bir kaderdir. Anadolu coğrafyası, göçün kader olduğu bir coğrafya. Anadolu’nun hangi köşesine gitsek, Almanya’da yakını olan birileri çıkar karşımıza. Göç Anadolu insanının yazgısıdır. Göç edenlerin umudu hep vatana dönmektir. Şairin dediği gibi, “ne görsem ötesinde hasret çektiğim diyar, kavuşmak neden olmaz, mademki ayrılık var”.Hangi nedenle olursa olsun göç, ayrılık ve acıları beraberinde getirir. Gönüllü göçen de, zorunlu göçen de, ardında sevdiklerini bırakarak çıkar bu yola. Edebiyatın en anlamlı konularından birisidir göç. Özellikle şiirlerin en yoğun temalarından birisidir göç. Ayrılık, göçün bir diğer adıdır. Göç gecelerini anlatan nice güzel şiirler vardır. Fuzuli, “ayrılık gecesi yanar gönlüm, kan döker göz pınarlarım” derken, Karacaoğlan ayrılığı ölümle eş tutar ve “Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm” der. Nazım Hikmet vatan hasretini, “memleket mi, yıldızlar mı, gençliğim mi daha uzak” sözleriyle yüreklere kazırken, Necip Fazıl, göçü hayatla eş tutarak, “bir ömür sürüyoruz nereye varsak hicret” mısrasıyla dile getirir.
Kitap Yorumları - (0 Yorum)