Yürüyorduk...Bir yol vardı, yürünecek... Kolay olanıydı şimdiye kadar geride bıraktığımız mesafe. Yanımdaki adamı görmedim dururken. 'Yürüyeceğiz...' diyordu. Ben bunu ayaklarımız kırılsa da yürüyeceğiz diye algılıyordum. Kemiklerimiz sızlayıncaya, etimiz sarkana, yüreğimiz yeter diyene kadar değil, yol aldıkça yürüyecektik... Kaç zamandır yürüdük böyle? 'Zaman durup bizi seyreder bilmez misin? Bu zamanın doğuşuyla değil, insanın doğuşuyla başladı' demişti, yanımdaki adam. Zaman durdu, biz yürüdük. Bekliyorduk... Onlar yola vurmuşlardı canlarını. Kiminki daha kolaydı? Giden mi kalan mı daha zorda, sormuyorduk. Beklemek kolay diyordu yaşlılar. Emzikli kadınlar çocuklardan daha çok sızlıyorlardı. Kanayan bir yaranın sızlayan yerine oturup, doymak bilmeyen bebelerini emziriyorlardı kadınlar. Aç doyurulup, tok yatırılınca başlıyordu sızının en çürüğü. Beklemeye duruyordu toprağı kurumuş tarlalar. Susuzluk neydi? Gidenlerden geriye kalan bir karabasan gibi çöken vehimler miydi yoksa? Kadınlarımız biliyordu onu. Zaman bir tarafta, biz öteki tarafta durduk ve yürüyenlerin ayak seslerini bekledik bu ses vermeyen çöl kumlarının acımasız sıcağında. Beklemek çöldü.
Kitap Yorumları - (5 Yorum)
kalburüstü hikayeleri olan başarılı bir kitap diyebilirim
Yazar bizi yazmaya, okumaya, acı çekmeye, müzik dinlemeye, çocukları sevmeye ve dua etmeye davet ediyor.
Zeki Bulduk iyi bir yazar hem bu eserini hem de diğer eserlerini okumanızı tavsiye ederim.
Mütevazi görünümünün ardında muazzam bir güzellik barındıran ve beni şaşırtan kitaplardan
Zeki Bulduk’u ilk bulduğum kitaplardan etkileyici, sonrasında hep ne yazdı , ne yazacak diye merak içinde kaldığım yazar.