Onüçüncü yüzyılın bir tanığı olan Şirazlı Sadi'de sembolik ve şiirsel bir sesten ziyade; dolaysız, yalın ve gerçekçi eda buluruz.Osmanlı mendereslerinin bu başlıca ders kitabı, gerçekçi, hikmetli ve şiirseldir. Temaları ve bu temleri işleyiş tarzı bakımından hem geleneksel, hem güncel, hem de hakikidir. Okurken keyif alacağınız Gülistan'da, herkesin gerçekliklerine tekabül eden bir kişi, bir kelime, bir kurgu, bir renk, bir ahenk var. Boston ve Gülistan birbirini bütünleyen iki önemli şaheserdir.
Doğu klasiklerinden daha önce niçin ayrı bırakıldığımızı anlamıyorum. Fakat bir kaçını okuyunca Şeyh Sadi-i Şiraziyi, Şehbenderzade Filibeli Ahmet Hilmi’yi, Oscar Wilde’den , Nietzsche’den daha yakın buldum kendime. Bizim ait olduğumuz yer batı değil galiba!!?-“Misk mi, yoksa amber misin? Ne güzel kokuyorsun, bayıldım” dedim kile.”Ben” dedi, “basit bir kil idim, bir süre gülle arkadaşlık yaptım, gülün kokusu sindi üzerime!”-Neye yarar bir deste gül, benim Gülistan’ımdan bir yaprak al onun yerine. Gül birkaç gün yaşar. Benim gülistan’ım hep canlıdır, solmaz.-Cennetin nimetlerinin kapısı, şeytani bekçilerle doludur.
“Yolunda gitmeyen işler yüzünden huzura kaçan kişi Derviş değildir; hırkasını çıkarıp atsın. Büyük deniz bir taş atmakla bulanmaz. Çirkin bir söz ya da davranışla acı çeken kişi Küçük bir kaptaki su gibidir. Zarara uğrayınca sabret Madem sonu ölümdür dünyanın Madem toprak olacaksın Ölmeden önce toprak gibi alçakgönüllü ol!” “Ayağına ölüm dikeni battığı gün Keşke felek ecel kılıcını vursaydı boynuma Ey Sevgili! Toprak başıma… İşte kabrinin başındayım Yatağına gül ve nesrin saçılmadan uyuyamazdın sen Şimdi toprağında dikenler bitiyor.”
Gülistan’ı bitirdikten sonra nefsiniz bir bahçede yürürken yolun sonuna gelmiş ve güzel rayihalar içinde mest olmuş ; bu arada olgunlaşan ruhunuz artık sığamadığı beden kafesinizi kırıp sessiz esen rüzgarın önünde uçuşmaya başlamış ve sizi de emrine amade yapmış olabilir.. “Yüreğim kin ve nefret sığmayacak kadar sevgilinin aşkıyla dolu.” diyen Sadi’nin böylesine bir etkiye vesile olması aslında garipsenecek bir durum değil. Bu bahçeye lutfediniz…
Kitap Yorumları - (3 Yorum)
Doğu klasiklerinden daha önce niçin ayrı bırakıldığımızı anlamıyorum. Fakat bir kaçını okuyunca Şeyh Sadi-i Şiraziyi, Şehbenderzade Filibeli Ahmet Hilmi’yi, Oscar Wilde’den , Nietzsche’den daha yakın buldum kendime. Bizim ait olduğumuz yer batı değil galiba!!?-“Misk mi, yoksa amber misin? Ne güzel kokuyorsun, bayıldım” dedim kile.”Ben” dedi, “basit bir kil idim, bir süre gülle arkadaşlık yaptım, gülün kokusu sindi üzerime!”-Neye yarar bir deste gül, benim Gülistan’ımdan bir yaprak al onun yerine. Gül birkaç gün yaşar. Benim gülistan’ım hep canlıdır, solmaz.-Cennetin nimetlerinin kapısı, şeytani bekçilerle doludur.
“Yolunda gitmeyen işler yüzünden huzura kaçan kişi Derviş değildir; hırkasını çıkarıp atsın. Büyük deniz bir taş atmakla bulanmaz. Çirkin bir söz ya da davranışla acı çeken kişi Küçük bir kaptaki su gibidir. Zarara uğrayınca sabret Madem sonu ölümdür dünyanın Madem toprak olacaksın Ölmeden önce toprak gibi alçakgönüllü ol!” “Ayağına ölüm dikeni battığı gün Keşke felek ecel kılıcını vursaydı boynuma Ey Sevgili! Toprak başıma… İşte kabrinin başındayım Yatağına gül ve nesrin saçılmadan uyuyamazdın sen Şimdi toprağında dikenler bitiyor.”
Gülistan’ı bitirdikten sonra nefsiniz bir bahçede yürürken yolun sonuna gelmiş ve güzel rayihalar içinde mest olmuş ; bu arada olgunlaşan ruhunuz artık sığamadığı beden kafesinizi kırıp sessiz esen rüzgarın önünde uçuşmaya başlamış ve sizi de emrine amade yapmış olabilir.. “Yüreğim kin ve nefret sığmayacak kadar sevgilinin aşkıyla dolu.” diyen Sadi’nin böylesine bir etkiye vesile olması aslında garipsenecek bir durum değil. Bu bahçeye lutfediniz…