Kurtuluş savaşı yıllarında bir kasaba halkı, dağın güvenli kuzey yamacını yurt edinir. Üstelik dağın tepesinde yarısı boşlukta duran devasa bir kaya onları gizler gibidir.Savaş bitip de yıllar geçince kasabalıyı kayanın düşme korkusu sarar. Bu korku çoğunu intihara sürükler. Gelen nesillerse artık neden korktuğunu bilmeyen umutsuz ve korku dolu bireylerdir.Asırlık kan davalarını bitirmiş bir Kaymakam, bu intihar salgınını da tuhaf cezalarla bitireceğine inanır. Kasabanın ileri gelenleriyse kasabayı güzelleştirip hayatı anlamlı kılarak intiharlara çözüm aramaktadır.Romanın baş kahramanı İstasyon Şefi Devran’sa kendini öldürmekle yaşamak arasında kararsızdır. Onu askıda tutan, bazı şeylerin değişeceğine dair umududur."Sandıktaki para da bitmiş; oysa yalnızlık harcandıkça çoğalan bir çelişkide. Bu zenginliğe dayanamaz! Bir ustura alacak; ömürlük ya da ölümlük. Artık aynı."
Ölümle yaşam arasındaki hassas dengede, karakterlerin adım adım ilerleyişini sürekleyici bir dille ele almış. Romanı okurken kendinize kasvetli kasabanın bir sakini gibi hissediyorsunuz. Kaymakam Ekber sanki sayfaların arasından elini uzatıp da yakınıza yapışacakmış gibi geliyor. Terkedilmenin acısını merak edenlere tavsiye ederim.
Kitap Yorumları - (1 Yorum)
Ölümle yaşam arasındaki hassas dengede, karakterlerin adım adım ilerleyişini sürekleyici bir dille ele almış. Romanı okurken kendinize kasvetli kasabanın bir sakini gibi hissediyorsunuz. Kaymakam Ekber sanki sayfaların arasından elini uzatıp da yakınıza yapışacakmış gibi geliyor. Terkedilmenin acısını merak edenlere tavsiye ederim.