İstanbul’un kargaşası içinde sıradan bir yaşam süren İbrahim, çocukluk arkadaşı Hüseyin’in ölüm haberi üzerine doğduğu kadim kent Mardin’e gider. Onun, önce sevdaya sonra ölüme yazılmış, Mardin’de başlayıp Amerika’da sona ermiş hayatını araştırmaya koyulur. Böylece âdeta bir girdabın içine çekilir, tutkuyla ve hırsla gizemli bir kadının peşine düşer. Harese nedir, bilir misin? Develerin çölde çok sevdiği bir diken var. Deve dikeni yedikçe ağzı kanar. Tuzlu kanın tadı dikeninkiyle karışınca bu, devenin daha çok hoşuna gider. Kanadıkça yer, bir türlü kendi kanına doyamaz… Ortadoğu’nun âdeti budur, tarih boyunca birbirini öldürür ama aslında kendini öldürdüğünü anlamaz. Kendi kanının tadından sarhoş olur. Mardinli Hüseyin ile IŞİD zulmünü misliyle yaşamış Ezidi kızı Meleknaz’ın ve kelamın çocuklarının hikâyesi... Livaneli okuru, sevda ile acının iç içe geçtiği bir Ortadoğu gerçeğiyle buluşturuyor.
Hikaye güzel fakat yazar olayı anlatırken çok fazla laf kalabalığı yapmış. Kendi içinde konuşmaları sıkıcı geldi açıkçası ama dili anlaşılır olduğu için devamını getiriyor insan.
Kitap Yorumları - (5 Yorum)
Dünyadan habersiz bir şekilde yaşadığımı hissettiğim kitap oldu.
Zülfü Livaneli kitapları hep akıcıdır
Hikaye güzel fakat yazar olayı anlatırken çok fazla laf kalabalığı yapmış. Kendi içinde konuşmaları sıkıcı geldi açıkçası ama dili anlaşılır olduğu için devamını getiriyor insan.
Elinden bırakmadan tek solukta okuyor insan.
Zülfü Livaneli eseri… Daha ne denebilir ki.