Antik diller öğretmeni Herman Mussert, bir sabah uyandığında kendini Lizbon'da bir otel odasında bulur. Oysa bir gece önce Amsterdam'da, kendi evinde, kendi yatağında uyumuştur. Bulunduğu otel odası, Mussert'e hiç de yabancı gelmez; yirmi yıl önce o odada kalmış, yaşamının gidişini değiştiren çok önemli bir olay yaşamış, bir arkadaşının karısıyla birlikte olmuştur. Bu otel odasına nasıl geldiğini çözmeye çalışan Mussert, yirmi yıl önce sevdiği kadınla birlikte gittiği ve şimdi de kendisine hiç yabancı gelmeyen kafeleri, bulvarları ile limanı dolaşmaya başlar. Bir gün, Lizbon'a gelişi gibi açıklanması olanaksız bir kararla bir gemiye atlayan Mussert, bir avuç yolcuyla birlikte Brezilya'ya doğru yola çıkar. Bu yolculukla birlikte İşte Şu Hikaye de başlar. Hollanda'nın en beğenilen yazarlarından biri, lirik ve kusursuz bir dille, mitler ve simgelerle örülmüş bir anlatımla, güzelliğe tutkun, gülünç görünümlü, bütün yaşamı boyunca kendi istemi dışında kıskançlık ve intikamla örülmüş bir oyunun katılımcısı olan Mussert'in öyküsünü anlatıyor. İşte Şu Hikaye, Ritüeller adlı romanıyla Türk okuruyla tanıştırdığımız çağdaş Hollanda edebiyatının en güçlü yazarlarından Cees Nooteboom'un felsefe, mitoloji, mizah ve aşkın harmanlandığı çok özgün bir romanı.
Türk okuyucusuna oldukça yabancı bir kültürel çevrede yaşanan kişisel bir deneyimden bahseden bu kitabı okurken yazarın bu kitabı kendi okur kitlesi için öngördüğünü değerlendirmek mümkün fakat çevirisini yapan ve ülkemizde basan arkadaşların bu öngörüyü dikkata almayışlarını anlamak mümkün değil.
Kitabı ilk okuyuşumu bitirdim. Ancak tahminen iki kez daha okurum, çünkü bunu hakediyor.Hakediş nedeni ise çok derinlikli yazılmış olması. Her şeyden önce anlatıcının ve aynı zamanda kitap başkişisinin mesleği gereği bol miktarda Latince deyim kullanılmış. Bunları dip notlardan takip etmek, felsefi olan konunu tam olarak anlaşılmasını engelliyor. İngilizce, Hollandaca, Portekizce kelimeler de yok değil. Bu nedenle ikinci okuyuşum bunlara takılmadan olacak. Üçüncü okuyuş ise, verilmek istenen felsefeyi çok daha iyi sindirmek için olacak.Buradan şunu çıkarabilirsiniz: Eğlencelik bir kitap değil. Her cümle birkaç kez okunmayı hakediyor. Biraz mitolojiye de meraklı olmanız, en azından size itici gelmiyor olması gerek.Seçiminizi bu doğrultuda yapın.
Herman Musert adında ki bir öğretmenin evli bir kadına aşık olması ile işinden atılması ve bundan sonraki hayatını anlatıyor. Konu ilginç olsada yazarın tarzı oldukça sıkıcıydı.
Hukuk tarihi ekseninde özel bir konuya değinen bu eser konuya ilgi duyanlar açısından yararlı olabilecektir. Bu anlamda yakın dönemlerinde bazı hukuk sistemlerince kabul gören jüri yargılamasına hukuk tarihi açısından bir bakış ortaya koymaya yardımcı olabilir. Hukukçuluk vasfının en iyi biçimde edinilebilmesi için farklı açılımları barındıran çalışmaları ihmal etmemek lazım gelir…
çok mu karışık bana mı öyle geldi bilmiyorum ki zaten anlaşılması da zor çünkü çok yerel kelimeler var, bence dünya edebiyatına sunulmakla hata edilmiş, kendi milletine has bir kitap olarak kalsaymış keşke.belki de alanında yani bu değindiği konu üzerine iyi bir kitap olabilir ama beni tatmin etmedi.
Kitap Yorumları - (5 Yorum)
Türk okuyucusuna oldukça yabancı bir kültürel çevrede yaşanan kişisel bir deneyimden bahseden bu kitabı okurken yazarın bu kitabı kendi okur kitlesi için öngördüğünü değerlendirmek mümkün fakat çevirisini yapan ve ülkemizde basan arkadaşların bu öngörüyü dikkata almayışlarını anlamak mümkün değil.
Kitabı ilk okuyuşumu bitirdim. Ancak tahminen iki kez daha okurum, çünkü bunu hakediyor.Hakediş nedeni ise çok derinlikli yazılmış olması. Her şeyden önce anlatıcının ve aynı zamanda kitap başkişisinin mesleği gereği bol miktarda Latince deyim kullanılmış. Bunları dip notlardan takip etmek, felsefi olan konunu tam olarak anlaşılmasını engelliyor. İngilizce, Hollandaca, Portekizce kelimeler de yok değil. Bu nedenle ikinci okuyuşum bunlara takılmadan olacak. Üçüncü okuyuş ise, verilmek istenen felsefeyi çok daha iyi sindirmek için olacak.Buradan şunu çıkarabilirsiniz: Eğlencelik bir kitap değil. Her cümle birkaç kez okunmayı hakediyor. Biraz mitolojiye de meraklı olmanız, en azından size itici gelmiyor olması gerek.Seçiminizi bu doğrultuda yapın.
Herman Musert adında ki bir öğretmenin evli bir kadına aşık olması ile işinden atılması ve bundan sonraki hayatını anlatıyor. Konu ilginç olsada yazarın tarzı oldukça sıkıcıydı.
Hukuk tarihi ekseninde özel bir konuya değinen bu eser konuya ilgi duyanlar açısından yararlı olabilecektir. Bu anlamda yakın dönemlerinde bazı hukuk sistemlerince kabul gören jüri yargılamasına hukuk tarihi açısından bir bakış ortaya koymaya yardımcı olabilir. Hukukçuluk vasfının en iyi biçimde edinilebilmesi için farklı açılımları barındıran çalışmaları ihmal etmemek lazım gelir…
çok mu karışık bana mı öyle geldi bilmiyorum ki zaten anlaşılması da zor çünkü çok yerel kelimeler var, bence dünya edebiyatına sunulmakla hata edilmiş, kendi milletine has bir kitap olarak kalsaymış keşke.belki de alanında yani bu değindiği konu üzerine iyi bir kitap olabilir ama beni tatmin etmedi.