Osmanlı Devleti, yapısı gereği çeşitli dinî ve etnik gruplardan meydana gelmişti. Devletin yıkılmaya yüz tutması, bir yandan onu yeniden diri bir devlet haline getirmek için uğraşanlara, bir yandan da çeşitli tahrikler ve düşmanlıklar tesiriyle onu yıkmak isteyenlerin örgütlü faaliyetlerine zemin hazırlıyordu. Ülkede asayiş ve huzuru sağlamak çok zor hale gelmişti. İşte İttihat ve Terakki böyle bir ortamda kurulmuş ve iktidara gelmişti. 1908-1918 Dönemin en büyük sorumlusu olarak görülen ve İmparatorluk kendi yönetimleri esnasında çöken İttihat ve Terakki’nin Doğu Politikası bu çalışmanın özünü teşkil etmektedir. Uluslararası emperyalist güç merkezlerinin çekiştiği, hattâ Cumhuriyet devrinde dahi bölücü faaliyetlerin sürüp gittiği Doğu’da I. Dünya Harbi şartlarında İttihat ve Terakki yönetimi nasıl politikalar uyguladı? Arşiv belgeleri, gazeteler, hatıralar, mahallî uygulamalar, raporlar… incelenerek konu ortaya konulmağa çalışılmıştır. Ermenilere, Kürtlere nasıl yaklaşıldığı detaylara kadar inilerek, gösterilmek gayesi güdülmüştür... Bu kitap, bu konuda çalışanların mutlaka okumaları gereken bir çalışmadır.
Kitap, 1908 – 1918 yılları arasını kapsıyor. Bu dönemde, Doğu illerindeki Ermeni olayları ve Kürtlerin durumu, kitabın başlıca konusu. Kitaptan birkaç alıntı yapmak istiyorum :“İttihat ve Terakkî Fırkası, bölgede Kürtlere büyük önem vermekteydi. Çünkü Rusya ve İngiltere’nin Kürtlerle ilgili planları bulunmakta idi. Kaderlerini Türklerle birleştirmiş olan bu Müslüman unsurun koparılması, her şeyin sonu olabilirdi.” [Sayfa 366]Yine, “İttihat ve Terakkî Fırkası’nın Kürtlere bakışı; Ermeni, Arnavut, Arap gibi azınlıklara bakışıyla aynı değildi. Çünkü İttihat ve Terakki, Kürtleri, büyük Türk ailesinin bir kolu olarak görmüş, bu yüzden de onları azınlık değil, Osmanlı ülkesinin birinci sınıf vatandaşı ve sahibi olarak kabul etmişti.” [Sayfa 164]Yine; “Vilayet-i Şarkiyye’de yaşayan Ermeni, Asuri, Süryani, Nasturi gibi etnik unsurların gayrimüslim ve kendi kavimlerine izafeten isimlendirilmesinde bir sıkıntı olmamasına rağmen, Müslümanlar arasında etnik ayrım kabul edilmediğinden, isimleri zikr edilmemiştir. Bunlar ise Türkler, Araplar, Kürtler, Lazlar, Çerkezler vs’dir.” [Sayfa 154]Bu örneklerden de anlaşılıyor ki, Osmanlı Devletinin Kürt sorunu diye bir meselesi yoktu. Çünkü, Türk sorunu yoktu.Ayrıca, “Halifeliğin Kürtler için çok büyük bir önemi vardı ve Müslümanlar ile hıristiyanlar arasındaki artan çelişkiler, halife padişaha karşı varolan bağlılık duygularını daha da güçlendirmiştir.” [Sayfa 160] Kürt grupları padişah iradesine bağlı ve padişah meşrûiyetini hiçbir zaman tartışma konusu dahi yapmamışlardır.” [Sayfa 160]Bu arada, “Birinci Dünya Savaşında Osmanlı Hükümeti’nin yayınladığı Cihat Fetvası Kürtlerin üzerinde etkili olmuş, en azından hükümetin yanında yer almaları hususunda beklenen etkiyi vermişti. Özellikle aşiretlerin bu çağrıyı Müslüman-Hıristiyan savaşı olarak algılamış olmaları, onların gayri nizami güçlerinden yararlanılmasına sebebiyet vermiştir.” [Sayfa 163]Peki, Türkler ve Kürtler uyum içinde yaşayıp gidiyorken, nasıl oldu da birden bire ‘ayrılık rüzgarları’ esmeye başladı? “İngiltere’nin Kürt Politikası” bölümüne bakınca, bu sorunun cevabını bulmakta güçlük çekmiyoruz.“Uluslararası boyutta bir Kürt Meselesi çıkarma gayretleri, daha çok İngiliz ve Rus politikalarıyla örtüşmekteydi. Bunun için de özel eğitimli İngiliz ajanları Kürt toplulukları içine girerek onları kazanmak için çalışmışlardır.” [Sayfa 166]İngiltere’nin amacı, tıpkı Ermeni Meselesi gibi suni bir Kürt Meselesi yaratarak, Osmanlı devletini yok etmekti.” [Sayfa 165]“İngiltere, Kürt meselesinde uzmanlaşmış elemanlarını Anadolu’ya göndermiş ve bunlardan sürekli raporlar istenmiştir. Mesela bir rapordaki şu ifade dikkat çekicidir: ‘Hükümetimizin niyeti Türkleri ne olursa olsun zayıf duruma düşürmek ise, Kürtleri onlardan ayırmak hiç de fena bir fikir değildir. Bu da mümkündür.” [Sayfa 167]“İngiltere, Kürt meselesinde uzmanlaşmış elemanlarını Anadolu’ya göndermiş ve bunlardan sürekli raporlar istenmiştir. Mesela bir rapordaki şu ifade dikkat çekicidir: ‘Hükümetimizin niyeti Türkleri ne olursa olsun zayıf duruma düşürmek ise, Kürtleri onlardan ayırmak hiç de fena bir fikir değildir. Bu da mümkündür.” [Sayfa 167]“İngiltere, Kürt meselesinde uzmanlaşmış elemanlarını Anadolu’ya göndermiş ve bunlardan sürekli raporlar istenmiştir. Mesela bir rapordaki şu ifade dikkat çekicidir: ‘Hükümetimizin niyeti Türkleri ne olursa olsun zayıf duruma düşürmek ise, Kürtleri onlardan ayırmak hiç de fena bir fikir değildir. Bu da mümkündür.” [Sayfa 167]“İngiltere, Kürt meselesinde uzmanlaşmış elemanlarını Anadolu’ya göndermiş ve bunlardan sürekli raporlar istenmiştir. Mesela bir rapordaki şu ifade dikkat çekicidir: ‘Hükümetimizin niyeti Türkleri ne olursa olsun zayıf duruma düşürmek ise, Kürtleri onlardan ayırmak hiç de fena bir fikir değildir. Bu da mümkündür.” [Sayfa 167]Buraya kadar yazdıklarımız, daha doğrusu yorumsuz olarak kitaptan aldıklarımız nasıl bir oyunun tezgahlandığını gösteriyor. Tabii aynı oyun Ermeniler için de tezgaha konuldu. Artık çok iyi biliyoruz ki, Ermenilerin başka yerlere iskan edilmesinin sorumlusu, Osmanlı Devleti değil, Amerika ve Rusya’dır.“Özellikle Ermenilerin bölücü ve ayrılıkçı istekleri, büyük problemler yaşanacağının ilk işaretleriydi. Bu dönemde Ermeniler, Rus ajanlarının tahriki ve Amerikalı misyonerlerin verdiği demokrasi içerikli bilgilerle bağımsızlık istemekteydiler.” [Sayfa 133]Küçük kasabalar ve kimsenin ayak basmadığı vilayetlerde bile Amerikan misyonerlerinin yoğun bir şekilde bulunduğu görülüyordu. Amerika, Ermenileri kendine hedef olarak seçmiş, onlar arasında faaliyet göstermeyi tercih etmiştir.” [Sayfa 131]ABD, bugün, demokrasi ve insan hakları bahanesi ile nasıl Irak’ı işgal etmişse, o yıllarda da, yine aynı bahanelerle Ermenileri ayaklandırmıştır.
Kitap Yorumları - (3 Yorum)
İTC’NIN Umumi harp öncesi ve sonrası Doğu politikaları hakkında sağlam kaynaklara dayalı akademik kitap
kaynak olarak kullanılmalıdır.
Kitap, 1908 – 1918 yılları arasını kapsıyor. Bu dönemde, Doğu illerindeki Ermeni olayları ve Kürtlerin durumu, kitabın başlıca konusu. Kitaptan birkaç alıntı yapmak istiyorum :“İttihat ve Terakkî Fırkası, bölgede Kürtlere büyük önem vermekteydi. Çünkü Rusya ve İngiltere’nin Kürtlerle ilgili planları bulunmakta idi. Kaderlerini Türklerle birleştirmiş olan bu Müslüman unsurun koparılması, her şeyin sonu olabilirdi.” [Sayfa 366]Yine, “İttihat ve Terakkî Fırkası’nın Kürtlere bakışı; Ermeni, Arnavut, Arap gibi azınlıklara bakışıyla aynı değildi. Çünkü İttihat ve Terakki, Kürtleri, büyük Türk ailesinin bir kolu olarak görmüş, bu yüzden de onları azınlık değil, Osmanlı ülkesinin birinci sınıf vatandaşı ve sahibi olarak kabul etmişti.” [Sayfa 164]Yine; “Vilayet-i Şarkiyye’de yaşayan Ermeni, Asuri, Süryani, Nasturi gibi etnik unsurların gayrimüslim ve kendi kavimlerine izafeten isimlendirilmesinde bir sıkıntı olmamasına rağmen, Müslümanlar arasında etnik ayrım kabul edilmediğinden, isimleri zikr edilmemiştir. Bunlar ise Türkler, Araplar, Kürtler, Lazlar, Çerkezler vs’dir.” [Sayfa 154]Bu örneklerden de anlaşılıyor ki, Osmanlı Devletinin Kürt sorunu diye bir meselesi yoktu. Çünkü, Türk sorunu yoktu.Ayrıca, “Halifeliğin Kürtler için çok büyük bir önemi vardı ve Müslümanlar ile hıristiyanlar arasındaki artan çelişkiler, halife padişaha karşı varolan bağlılık duygularını daha da güçlendirmiştir.” [Sayfa 160] Kürt grupları padişah iradesine bağlı ve padişah meşrûiyetini hiçbir zaman tartışma konusu dahi yapmamışlardır.” [Sayfa 160]Bu arada, “Birinci Dünya Savaşında Osmanlı Hükümeti’nin yayınladığı Cihat Fetvası Kürtlerin üzerinde etkili olmuş, en azından hükümetin yanında yer almaları hususunda beklenen etkiyi vermişti. Özellikle aşiretlerin bu çağrıyı Müslüman-Hıristiyan savaşı olarak algılamış olmaları, onların gayri nizami güçlerinden yararlanılmasına sebebiyet vermiştir.” [Sayfa 163]Peki, Türkler ve Kürtler uyum içinde yaşayıp gidiyorken, nasıl oldu da birden bire ‘ayrılık rüzgarları’ esmeye başladı? “İngiltere’nin Kürt Politikası” bölümüne bakınca, bu sorunun cevabını bulmakta güçlük çekmiyoruz.“Uluslararası boyutta bir Kürt Meselesi çıkarma gayretleri, daha çok İngiliz ve Rus politikalarıyla örtüşmekteydi. Bunun için de özel eğitimli İngiliz ajanları Kürt toplulukları içine girerek onları kazanmak için çalışmışlardır.” [Sayfa 166]İngiltere’nin amacı, tıpkı Ermeni Meselesi gibi suni bir Kürt Meselesi yaratarak, Osmanlı devletini yok etmekti.” [Sayfa 165]“İngiltere, Kürt meselesinde uzmanlaşmış elemanlarını Anadolu’ya göndermiş ve bunlardan sürekli raporlar istenmiştir. Mesela bir rapordaki şu ifade dikkat çekicidir: ‘Hükümetimizin niyeti Türkleri ne olursa olsun zayıf duruma düşürmek ise, Kürtleri onlardan ayırmak hiç de fena bir fikir değildir. Bu da mümkündür.” [Sayfa 167]“İngiltere, Kürt meselesinde uzmanlaşmış elemanlarını Anadolu’ya göndermiş ve bunlardan sürekli raporlar istenmiştir. Mesela bir rapordaki şu ifade dikkat çekicidir: ‘Hükümetimizin niyeti Türkleri ne olursa olsun zayıf duruma düşürmek ise, Kürtleri onlardan ayırmak hiç de fena bir fikir değildir. Bu da mümkündür.” [Sayfa 167]“İngiltere, Kürt meselesinde uzmanlaşmış elemanlarını Anadolu’ya göndermiş ve bunlardan sürekli raporlar istenmiştir. Mesela bir rapordaki şu ifade dikkat çekicidir: ‘Hükümetimizin niyeti Türkleri ne olursa olsun zayıf duruma düşürmek ise, Kürtleri onlardan ayırmak hiç de fena bir fikir değildir. Bu da mümkündür.” [Sayfa 167]“İngiltere, Kürt meselesinde uzmanlaşmış elemanlarını Anadolu’ya göndermiş ve bunlardan sürekli raporlar istenmiştir. Mesela bir rapordaki şu ifade dikkat çekicidir: ‘Hükümetimizin niyeti Türkleri ne olursa olsun zayıf duruma düşürmek ise, Kürtleri onlardan ayırmak hiç de fena bir fikir değildir. Bu da mümkündür.” [Sayfa 167]Buraya kadar yazdıklarımız, daha doğrusu yorumsuz olarak kitaptan aldıklarımız nasıl bir oyunun tezgahlandığını gösteriyor. Tabii aynı oyun Ermeniler için de tezgaha konuldu. Artık çok iyi biliyoruz ki, Ermenilerin başka yerlere iskan edilmesinin sorumlusu, Osmanlı Devleti değil, Amerika ve Rusya’dır.“Özellikle Ermenilerin bölücü ve ayrılıkçı istekleri, büyük problemler yaşanacağının ilk işaretleriydi. Bu dönemde Ermeniler, Rus ajanlarının tahriki ve Amerikalı misyonerlerin verdiği demokrasi içerikli bilgilerle bağımsızlık istemekteydiler.” [Sayfa 133]Küçük kasabalar ve kimsenin ayak basmadığı vilayetlerde bile Amerikan misyonerlerinin yoğun bir şekilde bulunduğu görülüyordu. Amerika, Ermenileri kendine hedef olarak seçmiş, onlar arasında faaliyet göstermeyi tercih etmiştir.” [Sayfa 131]ABD, bugün, demokrasi ve insan hakları bahanesi ile nasıl Irak’ı işgal etmişse, o yıllarda da, yine aynı bahanelerle Ermenileri ayaklandırmıştır.