Bir ülke düşünün ki, sokaktaki adamdan siyasetçisine kadar, ‘bilgi toplumu’ndan ‘bilgisayar toplumu’nu anlıyor olsun.
Kütüphane denildiğinde, sıkıcı mekânlar; kütüphaneci denildiğinde, kitapların tozlarını alarak raflara dizen asık suratlı, gözlüklü ve topuz saçlı kadınlar; kitap denildiğinde ise, iyi niyetli yaklaşımla, ders kitabı ya da olumsuz anlamda, suç unsuru akla gelsin.
Gelişmiş dünyada, “halk üniversitesi” unvanıyla taçlandırılan halk kütüphanelerinin, devletin sırtında yükmüşçesine yerel yönetimlere “yıkılmaya” çalışıldığı; okul kütüphanelerinin, adı var kendi yok kütüphaneler şeklinde olduğu; üniversite kütüp-hanelerinin ise, kampüs içi yol kaldırımlarından daha az öncelikli kabul edildiği bir ülke düşünün.
O ülke ki, “ben de okumak istiyorum ama zamanım yok” yalanına sığınan insanları, günde ortalama altı saat televizyon izliyor olsun.
Böyle bir ülke, acımasız bir rekabetin yaşandığı uluslararası devler liginde nasıl yer alır ve lider ülke konumuna nasıl yükselir?
Kitap okumanın millet olarak ihtiyaçlarımız listesinde 235’inci sırada olması çok ilginç ve üzücü bir tespit. Toplum olarak okuma alışkanlığımız olmadığı için birçok konuda bilgi sahibi olmadan fikir sahibi oluyoruz. Büyük bir çoğunluğun olaylar hakkındaki yorum ve değerlendirmeleri televizyonların bize aşıladığı fikirler doğrultusunda olmaktadır. Kitaba ve kütüphaneye değer vermezsek herkes işgal etmiş olduğu makamlar sayesinde bilginin de zaten beraberinde geldiğini düşünmeye devam edeceğe benziyor. Kitap okuma diye bir cezanın verilmesin de ilginç bir olay.
Kitap Yorumları - (4 Yorum)
İlginç, güzel bir kitap. Okuma serüvenimizin seyrini gözler önüne seriyor.
Okuma alışkanlıklarımızı gözler önüne seren bu kitabta anlatılanlar bize hiç yabancı gelmese de ilgi ile okuyacaksınız.
Üzücü gerçeklerin yetkili bir kişi tarafından tespitleri ve hala bu konu ile ilgili olarak bir gelişme kaydedemiş olmanın yükünü taşıyan bir kitap.
Kitap okumanın millet olarak ihtiyaçlarımız listesinde 235’inci sırada olması çok ilginç ve üzücü bir tespit. Toplum olarak okuma alışkanlığımız olmadığı için birçok konuda bilgi sahibi olmadan fikir sahibi oluyoruz. Büyük bir çoğunluğun olaylar hakkındaki yorum ve değerlendirmeleri televizyonların bize aşıladığı fikirler doğrultusunda olmaktadır. Kitaba ve kütüphaneye değer vermezsek herkes işgal etmiş olduğu makamlar sayesinde bilginin de zaten beraberinde geldiğini düşünmeye devam edeceğe benziyor. Kitap okuma diye bir cezanın verilmesin de ilginç bir olay.