Tarih bilinci, yaşlanınca "mangal başında" torunlarımıza "Xebroşk" (masal) anlatarak övünmek olmadığı gibi, üstünden geçildikten sonra yıkılan, yakılan köprü de değildir. Dünümüzü bugüne bağlayan yoldur, deneyimdir, pusuladır.1920’de Mustafa Subhi ve arkadaşları tarafından Bakû’de kurulan TKP hakkında bugüne değin çok şey konuşuldu, çok şey yazıldı. TKP, yıllardır hem basının, hem de bilimsel araştırma yapan sosyal-bilimcilerin ilgi odağı oldu. Gerek kuruluş süreci, gerekse sonraki tarihi hep merak edildi. TKP tarihi bugüne kadar her yönüyle öğrenilmiş değil. Bu bilinememezlik farklı nedenlerden kaynaklanıyor. Her şeyden önce; Cumhuriyet tarihi boyunca Komünist düşüncelerin yasaklı olması ve komünistlere uygulanan acımasız baskılar geliyor. Ağır gizlilik koşulları, belge saklamayı ve arşiv oluşturmayı zorlaştırdı. Daha başka nesnel olanaksızlıklar da, TKP tarihinin yeterince öğrenilmesini zorlaştırdı. Bu nedenlerden dolayı TKP yasal çalışma olanağını bulamamış ve halkımıza kendini yeterince tanıtamamıştır. Uygulanan baskılar kimi zaman TKP’nin dağılmasını doğurmuş ve tarihi kopukluklar yaratmıştır.Ancak TKP tarihinin bilinmemesini salt bu nedenlere bağlamak da yanlış. TKP’nin politikası ve kimi yöneticilerin kişisel hesaplarından ötürü, bilgi kaynakları köreltildi. TKP tarihi, sadece halkımız, komünist militanlar değil, MK’si dahil olmak üzere, değişik düzeylerde yöneticilik yapan kişiler tarafından da yeterince öğrenilememiştir. Örneğin: TKP MK Dış Bürosu’nun 1962’de yaptığı Konferansın içeriği ve bu konferansta Kürt sorunuyla ilgili yapılan tartışmalar ve ortaya çıkan farklı düşüncelerin varlığı, ancak TÜSTAV’ın "TKP Dış Bürosu 1962 Konferansı" notlarının yayınlanmasıyla öğrenildi. TBKP ve TKP MK üyeliği, 1981 ve 1982 de "TKP Türkiye Komitesi", "TKP Yöre Komitesi Sekreteri" görevini yapmış birisi olarak bunu söylüyorum.Amacım TKP tarihini anlatmak değil. Bunun zor bir iş olduğunu da biliyorum. Olanaklar ölçüsünde TKP’nin Kürt politikasını ve Kemalizm’le ortak yanlarını ve nedenlerini açıklamaya çalışacağım. Başka değişle "TKP’nin Kürt tarihinin" sayfalarını karıştırmaya çalışacağım.Evet, biz geçmişimizi değerlendiriyoruz. İçinde yer aldığımız Parti’nin, Kürt Politikasını ve başka politikalarını sorguluyoruz. Bu konuda acımasız davranmış olabiliriz. İnsanları, toplumları anlamak gerekir. Ümit bağlanan değerlerin, ilgisiz ve yetersiz kalmasının insanlarda yarattığı psikolojik durumları kavramak gerekir.Verdiğim bilgiler, sanırım amaca hizmet eder. Çalışmalarımızın karanlıkta kalan, bilinmeyen ve merak edilen kimi yanlarını aydınlatır.
Türkiye Komünist Partisi (TKP) 1920 yılında Mustafa Suphi (Yazar, kitabında TKP kurucusu Mustafa Suphi’nin adını Mustafa Subhi olarak kullanmış) ve arkadaşları tarafından Bakü’de kuruldu. TKP tarihi merak edilmesine rağmen çok fazla bilinmiyor. Bunun birçok nedeni var. TKP’nin sahip olduğu düşüncelerin Türkiye’de çoğunlukla yasak olması tabii ki bunun en başta gelen nedeni. Yasaklı olmanın getirdiği ağır gizlilik koşulları belge saklamayı ve arşiv oluşturmayı doğal olarak zorlaştırıyordu. Kürtler Kemalizm ve TKP kitabının yazarı Ömer Ağın’a göre bu bilinmezliğin nedeni salt bu koşullar değildi; “TKP’nin politikası ve yöneticilerinin kişisel hesaplarından ötürü, bilgi kaynakları köreltildi.
Ömer Ağın, TKP’nin Kürt sorununa farklı dönemlerde farklı açılardan baksa bile, hep Sovyetler Birliği’nin çıkarı ve o günkü politikalarını temel aldığını, hiçbir zaman bu politik hattın dışına çıkamadığını vurguluyor. Bu nedenle Kürt sorunu, TKP”nin politik merkezinde hiçbir zaman olmamıştı. Dolayısıyla özgün olmaktan uzak dış kaynaklı bir politika olmuştu. Sovyetler Birliği”nin Kürt politikası neyse, TKP’nin Kürt politikası da o olmuştu.Kitap çok güzel. herkes okumalı. saygılarımla.
Türkiye Komünist Partisi (TKP) 1920 yılında Mustafa Suphi (Yazar, kitabında TKP kurucusu Mustafa Suphi’nin adını Mustafa Subhi olarak kullanmış) ve arkadaşları tarafından Bakü’de kuruldu. TKP tarihi merak edilmesine rağmen çok fazla bilinmiyor. Bunun birçok nedeni var. TKP’nin sahip olduğu düşüncelerin Türkiye’de çoğunlukla yasak olması tabii ki bunun en başta gelen nedeni. Yasaklı olmanın getirdiği ağır gizlilik koşulları belge saklamayı ve arşiv oluşturmayı doğal olarak zorlaştırıyordu. Kürtler Kemalizm ve TKP kitabının yazarı Ömer Ağın’a göre bu bilinmezliğin nedeni salt bu koşullar değildi; “TKP’nin politikası ve yöneticilerinin kişisel hesaplarından ötürü, bilgi kaynakları köreltildi. TKP tarihi sadece halkımız, komünist militanlar değil, partinin MK’si dahil olmak üzere, değişik düzeylerde yöneticilik yapan kişiler tarafından da yeterince öğrenilmemişti. Örneğin: TKP MK Dış Bürosu’nun 1962’de yaptığı konferansın içeriği bu konferansta Kürt sorunuyla ilgili yapılan tartışmalar ve ortaya çıkan farklı düşünceler ancak TÜSTAV’ın ‘TKP Dış Bürosu 1962 Konferansı’ notlarının yayımlanmasıyla öğrenildi”. Ömer Ağın, TBKP ve TKP üyeliği, 1981 ve 1982’de ‘TKP Türkiye Komitesi Sekreteri’, ‘TKP Yöre Komitesi Sekreterliği’ görevini yapmış biri olarak bunu aktarıyor okuyucusuna.
okumadan yorum yapmak pek doğru olmaz bunu biliorum fakat en azından suphilerin tkp’si ile 60’ların 70’lerin tkp’sinin teorik bağlamda farklı olduğunu söyleyebilirim.bunu tarih ve eylem kanıtlar.o yüzden bu kitabın hangi bağlamda ve noktalarda açıklayıcılık getirmeye çalıştığı net değil.bu daha çok farklı bir kaygı güdüyor gibi geldi bana.umarım öyle değildir.kitabı okuduktan sonra fikrimi değiştirecek unsurlar bulmayı umuyorum.
Kitap Yorumları - (5 Yorum)
tkp ,ile ilgili geni,ş bilgiler sunan eleştiriye açık bir kitap…
Türkiye Komünist Partisi (TKP) 1920 yılında Mustafa Suphi (Yazar, kitabında TKP kurucusu Mustafa Suphi’nin adını Mustafa Subhi olarak kullanmış) ve arkadaşları tarafından Bakü’de kuruldu. TKP tarihi merak edilmesine rağmen çok fazla bilinmiyor. Bunun birçok nedeni var. TKP’nin sahip olduğu düşüncelerin Türkiye’de çoğunlukla yasak olması tabii ki bunun en başta gelen nedeni. Yasaklı olmanın getirdiği ağır gizlilik koşulları belge saklamayı ve arşiv oluşturmayı doğal olarak zorlaştırıyordu. Kürtler Kemalizm ve TKP kitabının yazarı Ömer Ağın’a göre bu bilinmezliğin nedeni salt bu koşullar değildi; “TKP’nin politikası ve yöneticilerinin kişisel hesaplarından ötürü, bilgi kaynakları köreltildi.
Ömer Ağın, TKP’nin Kürt sorununa farklı dönemlerde farklı açılardan baksa bile, hep Sovyetler Birliği’nin çıkarı ve o günkü politikalarını temel aldığını, hiçbir zaman bu politik hattın dışına çıkamadığını vurguluyor. Bu nedenle Kürt sorunu, TKP”nin politik merkezinde hiçbir zaman olmamıştı. Dolayısıyla özgün olmaktan uzak dış kaynaklı bir politika olmuştu. Sovyetler Birliği”nin Kürt politikası neyse, TKP’nin Kürt politikası da o olmuştu.Kitap çok güzel. herkes okumalı. saygılarımla.
Türkiye Komünist Partisi (TKP) 1920 yılında Mustafa Suphi (Yazar, kitabında TKP kurucusu Mustafa Suphi’nin adını Mustafa Subhi olarak kullanmış) ve arkadaşları tarafından Bakü’de kuruldu. TKP tarihi merak edilmesine rağmen çok fazla bilinmiyor. Bunun birçok nedeni var. TKP’nin sahip olduğu düşüncelerin Türkiye’de çoğunlukla yasak olması tabii ki bunun en başta gelen nedeni. Yasaklı olmanın getirdiği ağır gizlilik koşulları belge saklamayı ve arşiv oluşturmayı doğal olarak zorlaştırıyordu. Kürtler Kemalizm ve TKP kitabının yazarı Ömer Ağın’a göre bu bilinmezliğin nedeni salt bu koşullar değildi; “TKP’nin politikası ve yöneticilerinin kişisel hesaplarından ötürü, bilgi kaynakları köreltildi. TKP tarihi sadece halkımız, komünist militanlar değil, partinin MK’si dahil olmak üzere, değişik düzeylerde yöneticilik yapan kişiler tarafından da yeterince öğrenilmemişti. Örneğin: TKP MK Dış Bürosu’nun 1962’de yaptığı konferansın içeriği bu konferansta Kürt sorunuyla ilgili yapılan tartışmalar ve ortaya çıkan farklı düşünceler ancak TÜSTAV’ın ‘TKP Dış Bürosu 1962 Konferansı’ notlarının yayımlanmasıyla öğrenildi”. Ömer Ağın, TBKP ve TKP üyeliği, 1981 ve 1982’de ‘TKP Türkiye Komitesi Sekreteri’, ‘TKP Yöre Komitesi Sekreterliği’ görevini yapmış biri olarak bunu aktarıyor okuyucusuna.
okumadan yorum yapmak pek doğru olmaz bunu biliorum fakat en azından suphilerin tkp’si ile 60’ların 70’lerin tkp’sinin teorik bağlamda farklı olduğunu söyleyebilirim.bunu tarih ve eylem kanıtlar.o yüzden bu kitabın hangi bağlamda ve noktalarda açıklayıcılık getirmeye çalıştığı net değil.bu daha çok farklı bir kaygı güdüyor gibi geldi bana.umarım öyle değildir.kitabı okuduktan sonra fikrimi değiştirecek unsurlar bulmayı umuyorum.