Başımın sol yanına inen darbe beni gece mavisi bir dumanın ve derin bir kederin içine yuvarladı. Zaman dursun istedim. Ölümden ürktüğümden değil, âşık olduğum kadının, Maria Puder'in, kendi kalemimle bozduğum hayat hikâyesini düzeltemeyeceğime kahrettim. Maria Puder öyle ölmemişti ve yeryüzünde, onun nasıl öldüğünü bilen sadece iki insan kalmıştı. Erkek olanı, Maria Puder'in son yolculuğunun son gününde yanındaydı. Maria Puder'in ölümüne neden olan felaketten dolayı suskunluğa gömülmüş, köpeğinden başka hareket eden her şeye güvenini yitirmişti. Çünkü yaşadıklarını anlatabilecek kelimelerden yoksundu. Büyük bir suçluluk duygusu içinde, son nefesini verinceye dek, şu soruya boşuna cevap arayacaktı: Niçin adları bilinen 769 kişiden bir tek ben hayatta kaldım?Doğan Akhanlı Madonna’nın Son Hayali’nde, Sabahattin Ali’nin "Kürk Mantolu Madonna"sı Maria Puder’in peşine düşüyor. Maria Puder, gerçekten de doğum sırasında mı ölmüştü? Yoksa İstanbul’da demir atmasına izin verilmeyip, soykırımından kaçmaya çalışan 769 yolcusuyla sulara gömülen Struma’da mıydı Kürk Mantosuz Madonna? Doğan Akhanlı, farklı hikâyelerin ve farklı edebi türlerin "deneme ve romanın" kardeşliğini, "metinlerarasılık" kavramının oyundan öte, insanlık durumlarına, acılara ve hayallere işaret ederek de kurgulanabileceğini gösteriyor.
Bir Sabahattin Ali ve Kürk Mantolu Madonna hayranı olarak bu kitabı merakla ve biraz da tereddütle aldım. Aldığıma da pişman oldum. Yazar bana adından alıntı yaparak Kürk Mantolu Madonna kitabından faydalanmaya çalışmış hissi uyandırdı. Zaten Kürk Mantolu Madonna’yı okumadıysanız bu kitabı almanın hiçbir anlamı yok. Kısacası kendi adıma umulanı vermeyen bir kitap olduğunu düşünüyorum.
Doğan Akhanlı, Madonna’nın Son Hayali’ni, Sabahattin Ali’nin parçalanmış cesedinin yanında bulunan not defterindeki “Maria Puder öyle ölmedi” cümlesinden yola çıkarak kurgulamış. Eğer ‘öyle ölmediyse’, yani romanda söylendiği gibi bir toplama kampında can vermediyse, savaşın dehşet dolu atmosferinde nelere maruz kalmıştı Maria? Ya da gerçekten yaşamış mıydı? İşte bu soruların izini sürmüş Akhanlı. Bu soruların izini sürmek insanın insana çektirdiği acılarla, 20. yüzyılda işlenen büyük günahlarla yüzleşmek anlamına geliyor. Akhanlı, tam da bunu yapmış; sadece Nazi vahşetiyle değil, insan hayatları üzerinden hesaplar yapan her devletle, ırkçılığın her çeşidiyle yüzleşirken okuyucusunu da yüzleştirmiş. Kısacası, Madonna’nın Son Hayali, insanlık suçlarıyla, hatırlamakla ilgili bir roman. Asıl hatırlanan Nazi’lerin Yahudilere uyguladıkları soykırım, ama cinayetler cinayetleri, katliamlar katliamları, acılar acıları çağırıyor. Akhanlı, bu uzun hatırlama ve anlatma sürecinde dilsel zaaflara da düşmemiş. Hele ki, anlatıcının doğrudan kendi hayatıyla ilgili bölümlerde çok başarılı.
Kitap Yorumları - (4 Yorum)
Bir Sabahattin Ali ve Kürk Mantolu Madonna hayranı olarak bu kitabı merakla ve biraz da tereddütle aldım. Aldığıma da pişman oldum. Yazar bana adından alıntı yaparak Kürk Mantolu Madonna kitabından faydalanmaya çalışmış hissi uyandırdı. Zaten Kürk Mantolu Madonna’yı okumadıysanız bu kitabı almanın hiçbir anlamı yok. Kısacası kendi adıma umulanı vermeyen bir kitap olduğunu düşünüyorum.
Doğan Akkanlıdan harika bir eser daha . Mutlaka okuyun bu kitap kaçmaz. Ben okudum pişman değilim sizde pişman olmayacaksınız
pek sarmadı beni desem!!!
Doğan Akhanlı, Madonna’nın Son Hayali’ni, Sabahattin Ali’nin parçalanmış cesedinin yanında bulunan not defterindeki “Maria Puder öyle ölmedi” cümlesinden yola çıkarak kurgulamış. Eğer ‘öyle ölmediyse’, yani romanda söylendiği gibi bir toplama kampında can vermediyse, savaşın dehşet dolu atmosferinde nelere maruz kalmıştı Maria? Ya da gerçekten yaşamış mıydı? İşte bu soruların izini sürmüş Akhanlı. Bu soruların izini sürmek insanın insana çektirdiği acılarla, 20. yüzyılda işlenen büyük günahlarla yüzleşmek anlamına geliyor. Akhanlı, tam da bunu yapmış; sadece Nazi vahşetiyle değil, insan hayatları üzerinden hesaplar yapan her devletle, ırkçılığın her çeşidiyle yüzleşirken okuyucusunu da yüzleştirmiş. Kısacası, Madonna’nın Son Hayali, insanlık suçlarıyla, hatırlamakla ilgili bir roman. Asıl hatırlanan Nazi’lerin Yahudilere uyguladıkları soykırım, ama cinayetler cinayetleri, katliamlar katliamları, acılar acıları çağırıyor. Akhanlı, bu uzun hatırlama ve anlatma sürecinde dilsel zaaflara da düşmemiş. Hele ki, anlatıcının doğrudan kendi hayatıyla ilgili bölümlerde çok başarılı.