1916’da yayımlanan Mahşerin Dört Atlısı Ibañez’e dünya çapında ün kazandırdı. Birinci Dünya Savaşı’nda Fransa cephesini konu alan eser iki kez sinemaya da aktarıldı.
Ibañez, I. Dünya Savaşı’nın yakın zaman öncesinden kesitlerle romanına başlangıç yapıyor ve yazarın Fransa cephesindeki kahramanlarının, Almanya-Fransa arasında uzun çarpışmalar sonucunda sürekli el değiştiren bir bölge olan Alsace-Lorraine’in iki ülke arasında yarattığı krizlere yaptıkları kalburüstü yorumlarla okuyucuyu I. Dünya Savaşı’na sürüklüyor. Daha sonra kahramanların (Desnoyers ailesi) bir kuşak öncesinden yola çıkarak, onları tanımamıza imkan sağlıyor. Savaşın patlak vermesiyle, kitapta özellikle Marcelo Desnoyers ve oğlu Julio Desnoyers’in kimlik arayışına geçmeleri ön plana çıkıyor. Baba Desnoyers’in güttüğü maddeci anlayış, kanlı Marne Çarpışması’nda onun Alman kuvvetlerinin arasında olmasına sebep oluyor ve bu da II. Wilhelm’in tahta çıkışı ve Bismarck’ın görevden alınmasıyla yeni bir boyut kazanan Alman militarizmine tanık olmamızı sağlıyor… Julio ve Margarita’nın aşk ilişkileri de savaşın insan duygularına ne türde yön verdiğine özel bir pencere açıyor. Fransız ulusalcılığını ünlü romanına göze batmayacak homojenlikte dağıtan Ibañez, savaş karşıtlığını da Fransızların Almanları Paris’den geri püskürttüğü Marne Çarpışması’ndan sunduğu çarpıcı, gerçek (Dönemin Fransa Cumhurbaşkanı’nın isteğiyle Ibañez cephelerde bizzat bulunmuştur.) manzaralarla oldukça salık veriyor.Fantezinin ve romantizmin gerçekliğe ağır basması “Mahşerin Dört Atlısı” için söz konusu değil. Anlatım harikulade. Kahramanlarsa, birçok bakışın bir arada yakalanabilmesi ve bu sayede karşılaştırmalar yapılabilinmesi adına, çeşitli. Çevirinin de aynı zamanda oldukça iyi olduğunu düşünüyorum.
Kitap Yorumları - (1 Yorum)
Ibañez, I. Dünya Savaşı’nın yakın zaman öncesinden kesitlerle romanına başlangıç yapıyor ve yazarın Fransa cephesindeki kahramanlarının, Almanya-Fransa arasında uzun çarpışmalar sonucunda sürekli el değiştiren bir bölge olan Alsace-Lorraine’in iki ülke arasında yarattığı krizlere yaptıkları kalburüstü yorumlarla okuyucuyu I. Dünya Savaşı’na sürüklüyor. Daha sonra kahramanların (Desnoyers ailesi) bir kuşak öncesinden yola çıkarak, onları tanımamıza imkan sağlıyor. Savaşın patlak vermesiyle, kitapta özellikle Marcelo Desnoyers ve oğlu Julio Desnoyers’in kimlik arayışına geçmeleri ön plana çıkıyor. Baba Desnoyers’in güttüğü maddeci anlayış, kanlı Marne Çarpışması’nda onun Alman kuvvetlerinin arasında olmasına sebep oluyor ve bu da II. Wilhelm’in tahta çıkışı ve Bismarck’ın görevden alınmasıyla yeni bir boyut kazanan Alman militarizmine tanık olmamızı sağlıyor… Julio ve Margarita’nın aşk ilişkileri de savaşın insan duygularına ne türde yön verdiğine özel bir pencere açıyor. Fransız ulusalcılığını ünlü romanına göze batmayacak homojenlikte dağıtan Ibañez, savaş karşıtlığını da Fransızların Almanları Paris’den geri püskürttüğü Marne Çarpışması’ndan sunduğu çarpıcı, gerçek (Dönemin Fransa Cumhurbaşkanı’nın isteğiyle Ibañez cephelerde bizzat bulunmuştur.) manzaralarla oldukça salık veriyor.Fantezinin ve romantizmin gerçekliğe ağır basması “Mahşerin Dört Atlısı” için söz konusu değil. Anlatım harikulade. Kahramanlarsa, birçok bakışın bir arada yakalanabilmesi ve bu sayede karşılaştırmalar yapılabilinmesi adına, çeşitli. Çevirinin de aynı zamanda oldukça iyi olduğunu düşünüyorum.