On dokuzuncu yüzyılın İstanbul’u...İmparatorluğun başkentinin en gözde mekanlarından Beylerbeyi’ndeyiz. Yağmurlu bir bahar sabahı. Madam Madlen, gizlice kızı Eleni'nin odasına girdi. Kitaplıkta gözüne kalın bir kitap ilişti. Kitabı raftan alınca; Mükerrem'in, kızına yazdığı mektuplar etrafa saçıldı. Kederli bir hâlde kızının yatağına oturdu. Mükerrem'in Eleni'ye yazdığı ilk mektubu okuyordu. Her okuduğu cümlede yüzünün şekli şemali değişiyor; kızgınlık, üzüntü ve hayretler içinde değişik duygularla boğuşuyordu. Kızının Müslüman bir gence gönlünü kaptırması Madam Madlen'i sükût-u hayale uğratmıştı. Oysaki kocası Agop Efendi ile kızları için ne hayaller kuruyorlardı. Madam Madlen bu hissiyatlar içindeyken, iskeleden ayrılan vapur Büyükada istikametine doğru hafif dalgalı deniz üzerinde ilerliyordu. Eleni vapurun penceresinden martılara baktı. Bembeyaz martılar öylesine hür ve mutlu uçuşuyorlardı ki “Keşke ben de bir martı olsaydım, gitmek istediğim yerlere kanat açardım.” diye düşündü.
Kitap Yorumları - (0 Yorum)