Metruk Zamana Seyahat

Kategori: Edebiyat Yazar: Taner Ay Yayınevi: Telos Yayınları

Metruk Zamana Seyahat

  • ISBN: 9789755450179
  • Dil: TÜRKÇE
  • Sayfa Sayısı: 82
  • Cilt Tipi: Karton Kapak
  • Kağıt Cinsi: 3. Hm. Kağıt
  • Boyut: 13.5 x 19.5 cm
Tanıtım Bülteni

“N” olur n’olur fısıldama. Sen de biliyorsun. Yarın olayları dışardan seyredenler için mağlup insanlar olacağız. Çocuk hayallerimizi teneke gemilerin uzak sahillere sürükleyemediği mağlup insanlar. İhtilal rüyalarının ormanlı dağlara çekemediği, ve o kanadı yamalı uçakların lacivert derinliklere uçuramadığı…Dünkü savaş taslağı, artık umutsuzluğun olanaca azabını çeken posalar olarak bir araya topluyor bizi.”

Kitap AdıFormatBoyutİndir Linki Ara
Metruk Zamana SeyahatPDF3.40 MB Bul
Metruk Zamana SeyahatEPUB3.80 MB Bul
Metruk Zamana SeyahatMOBI3.00 MB Bul
Metruk Zamana SeyahatODF3.20 MB Bul
Metruk Zamana SeyahatDJVU4.00 MB Bul
Metruk Zamana SeyahatRAR2.60 MB Bul
Metruk Zamana SeyahatZIP2.40 MB Bul

Benzer Kitaplar




Kitap Yorumları - (1 Yorum)

Tetiğe çöken protagonist, -bilinç gnostiği- tetiğe asıldığında parçalara ayırdığı hatrına sezginin, rüyaların ve seksen parçalı anlatının dışında başka bir vasıtayla varamayacak ölçüde dağılır. Toparlaması zor; işkencelerin, yıkıcı bir aşkın ve muhtemelen birilerini öldürmenin bilançosu birkaç gül, birkaç kurşun, biraz kül, biraz duman. Külli tamam, hepsi ayrı ayrı yerlerde, camları kırık odaya dağılmış, uyumaya çalışan bir adamın ıstırabında parlıyor. Nasıl toplamalı, daha doğrusu bu şekilde nasıl yaşamalı? Her bir parçayı kaldığı yerden sürdürüp kaldığı yerde bitirerek, birbirine bir türlü teyelleyemeyerek, korkunç bir akışla. Bilinç akar, yatağını bulur. Yatağın en kirlisi, terden en ıslağı. Uyku gelmiyorsa bir adamın su uykusu kısacık bir metne dönüşecektir, dönüşmüştür. Budur. “Kırık hayatlar da uyur, yum gözlerini.” (s. 16)
Taner Ay 1957 doğumlu. Söylediğine göre “kayda değer başka bir husus yok.” Fotoğrafında yakışıklı, arkasında bir Leonard Cohen fotoğrafı. Avukat, eleştirmen, sinema tutkunu. Metinleri türsüz. Şiir, biraz. Anlatı denebilir.
Uyumaya çalışan bir adam, başlangıçta Perec’in adamıyla aynı mesele. Nazım Hikmet giriyor araya; aksi ve lanet bir adamla ilgili son günlerin değerlendirmesi başlıyor ve metin açıldıkça her bir sözcüğe, yeri geldikçe her bir harfe tutunmaya çalışmak gerekiyor, yoksa metnin merkezkaç kuvveti okuru savuracak kadar hızlı. Eksiltili harfleri takip edeceksiniz, atlamamanız gerekiyor. “gözlerini/gözlerin/gözleri/gözler/gözle/gözl/göz/gö/g” (s. 16) Anlatıcıyı ne koşulda olursa olsun takip etmeyecekseniz bir hikâyeyi dinlemenin ne anlamı var?
Akış hızlı, durulacak gibi değil. Adamın adı Fırat, şizofren. Kadının adı Çiğdem. Fırat bir militan, sanıyorum siyasi çatışmaların en şiddetli olduğu dönemden. Çiğdem bir kadın adı, sözleri ve adı dışında kadınla ilgili bildiğimiz pek bir şey yok. Fırat evlenmek istemiyor, Çiğdem’i çok sevmesine rağmen gönlünü davaya vermiş. Çiğdem, silah yerine el tutması gereken eli bırakmak istemese de bunu yapmak zorunda. Öncelikler, doğru sıralama. Önceliklerini doğru belirlemeyen bir insan için kaybedilenler, yaraların kabuklarını iyileşmeye az kalmışken kaldıracak iğnelere dönüşür. Fırat, görkemli kaybedenlerdendir. Çiğdem’i, davayı, kendini kaybederken her şey fırtınaya tutulmuş gibi etrafında uçuşur. Yakalayıp kağıda koyabildiği harfler her an tekrar uçacak gibidir, uçmaya meyilli bir metin. İnce poşetlerden yapılmış bir uçurtma. Seyahat, kapatılmış anılara bir yolculuktur. Metruk/terk edilmiş zaman uzunca bir süre kilitlidir, özgür kaldığı zaman… Sağanak yağmur, kaçışsız.
Menekşeli adam, adamın kendisi adam tarafından öldürüldü. Adamın bunu kabul etmesi bir yüzleşme, en ağırından. Tetiğe çöktü, tek el ateş. Fırat yok artık, menekşeler yerlerde. Çiğdem kayıp, zaman onu değiştirecek ve anlatıcıyı da değiştirecek, birbirlerini bir daha asla bulamayacaklar, tekrar tanışmak zorundalar. Güçleri varsa. “Söyle bana Çiğdem! Neden böyle aksarım L esaretinde hüzne dolanıp duran atlarmışçasına?” (s. 54) Bir bataklık olarak görülüyor Çiğdem; sağlıklı çocuklar verebilir ama davadan saptırır. Dişiliğiyle baş döndürür ama dönen baş yerine gelmez.
Anılara devam, dönen başın baktığı istikamette dereler arasından, ağaçlar arasından kaçan bir grup militan, asker peşte. Mahirlerin kaçışına pek benzer bir durum. Sıkılan her bir mermiyle insanlığın bir kısmı yok oluyor, boşluğu korku dolduruyor. Aklı kaçırmamak gerçekten zor. Kaçıyor zaten. Çiğdem hep o kaçan bölümü istiyor, uyku bir türlü gelmiyor, seçilmiş anılar yerine denetimsiz görüntülerin baskısı son darbe oluyor.
Zor metin, yenilgiye şık bir vücut çalımı. Yirmi yerinden deli.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

*

*