Kronik, sözlük anlamı olarak çok doğurgan: Hem günlük, vakayiname, iç dökme defteri olabilir; hem de iyileşmeyen, sürüp giden anlamına gelebilir. Aziz Devrimci’nin ilk kitabı Nusaybin Kronikleri bu iki anlamı da ima ediyor. Memleketine dönüp atadan kalma Nezirhan’da turizmcilik yapmaya çalışan anlatıcımız Nusaybin’de “kronik” hale gelen sorunları defterine kaydeder. Bunu yaparken kendi durduğu yeri kutsamaz, karşısında kimler varsa, hepsini anlamaya çalışır. Belki serinkanlı değildir ama daima umut taşır. Misafir ağırlamayı görev gibi değil, memnuniyet üzerinden kurgulayan bir “eski zaman” anlatıcısı bu kitapta konuşan. Türler arasında gezinen, gerçek kelimesinin altını kırmızı kalemle çizen bir ilk kitap. “Çiftliği zeytinliğe bağlayan küçük derenin üzerinden geçen küçük köprüye gelince, derenin üstüne kurulu ‘serinlik tahtı’ ilişti gözüme. Birkaç yıldır altından serin suların aktığı, yazın kullandığımız bu tahtı unutmuştum. Turizmin yoğun olduğu zamanlarda, turistleri burada ağırlayıp ayran ikram etmek keyifliydi. Misafirlerimiz yaşadıkları bu deneyimi asla unutmuyor, dostlarına Nezirhan’ı anlatırken ‘serinlik tahtı’nda içtikleri ayranın lezzetini de anımsayıp beni arıyorlardı, kulaklarınız çınladı mı, diye. Kulaklarım çınlamıyordu ama hafızalarda kalmış olmanın gururunu yaşıyordum.”
Kitap Yorumları - (0 Yorum)