"Bence Krishnamurti'de mucizevi bir giz var. O göründüğünden farklı değil -O özgür bir insan."- Francis Hackett, The New RepublicÖzgürlük Üzerine'de Krishamurti siyasi ve toplumsal alandaki insan hakları, "istek, arayış, hırs, kıskançlık ve nefret"ten özgürlük gibi temel özgürlük konularına parmak basıyor.Krishamurti'ye göre anlayışta berraklık için özgürlük zorunludur.Özgürlük korkudan uzak olmak demektir. Ancak, dünyada aşırı bir nüfus yaratmak gibi özgürlükler de vardır, bunlar dengeyi bozar, hatta yıkımı neden olur ve bütün tehlikeleriyle birlikte anlaşılması gerekir. Ünlü öğretmen bu kitapta bir kez yaşamsal bir konuya araştırıcı ve yaratıcı bir inclemeyle yaklaşıyor.
Jiddu Krishnamurti her zamanki gibi bize madde ve onun zihnimizdeki yansısı olan düşünce dışında bir kavram aşılamaya çalışıyor. (Her zamanki gibi bu işi çok sevdiği(söylediğine göre düşünceden bağımsız sevgi ile) için yaptığını söylüyor ama boy boy resimler çektirip, panallerle köşeyi dönmesini bir türlü açıklamıyor.İnsanların mistisizme sürüklenmesinden çıkarı olanlar da onu var gücüyle destekliyorlar.Bize artık üstünü örtmeden açık açık söyledikleri şey şu: “Bırakın bu dünyayı, siz kendi sorunlarınızı hallettiniz miki, dünyanın sorunlarını halledeceksiniz.” Ama bizim sorunlarımızın sebebi de zaten bu dünyanın sorunları ve bunların bizim özel hayatımıza yansıması değil mi? Mesela isteklerimiz, dünyadan bağımsız mı? Sevmemiz; neyi severiz, düşünceleri bize uyan birisini veya kendi standartımıza göre güzel olan birisini; farkedermi hep düşüncemizi kullanarak karar veririz, maddenin, dünyanın yansısı olan düşüncemizi. Nasıl kötü bir toplumdan mukemmel bireyler bekleyebiliriz ki. Hep bu insanların kendi kendilerini geliştirmesini ve eğitmesini bekleriz. Hiç sorduk mu? Acaba günde onaltı saat çalışan bir hamal, bütün gün kendini büroya kapatmış memur, fabrikada sürekli ezilen, sürekli kazanılmış hakları gaspedilen bir işçi nasıl kendisini eğitmesi gerektiğini düşünebilsin? Ne bekliyoruz? Her an yaşam kavgası ve mücadelesi içindeki insanların kendi kendini kurtarmasını mı?Oysa ki onları bu hayata bağlayan dünya, koşullar ve mecburiyetler.Bu zorunlulukları değiştirmeden insanların değişmesini bekleyebilir miyiz?) Krishnamurti’nin soyutladığı (düşünceden soyutladığı) kavramlardan biri de özgürlük. Krishnamurti düşünceden özgür olmakla insanın sonsuz örgürlüğüne kavuşacağını iddia ediyor. Ama düşünceden özgür olunca nasıl evimizin yolunu bulacağız deyince, ilk ‘Asena’ kıvırmasını atıyor. Çok şey söylenebilir, ama ben Krishna ve onunla aynı görevi yapan gizemci takımının üzerine konuşulmasını bile pek gerekli görmüyorum. İnsanları bilinmezliğe ve karanlığa iten herkes(bunu hiç kimse açık açık söylemez, hep insanlığın iyiliği için derler ama kendi ceplerinin iyiliğinden başka birşey düşünmezler) bir gün teşhir edilecektir. Eeee Krishna insanların uğruna birbirini öldürdükleri veya yaşamak için sürekli rekabet içinde, birbirinden nefret ederek ve güvenmeyerek (yatarken kapımızı kilitlememiz gibi) yaşamamızın sebebi olan zorunluluktan mesela paradan özgür ol da görelim.Hiç yapmadığın bir şey ama denersen aç kalırsın tahminimce:)(Krishnamurti öldü ama aynı görevi yapan takipçilerine)Parayı kaldırmadan paradan özgür olamayız. Bu kadar basit!..
Kitap Yorumları - (2 Yorum)
felsefenin en çok akıl yorduğu konulardan biri olan özgürlüğü bir de üstadın bakış açısıyla okumak da fayda var.zihin açan bir eser.
Jiddu Krishnamurti her zamanki gibi bize madde ve onun zihnimizdeki yansısı olan düşünce dışında bir kavram aşılamaya çalışıyor. (Her zamanki gibi bu işi çok sevdiği(söylediğine göre düşünceden bağımsız sevgi ile) için yaptığını söylüyor ama boy boy resimler çektirip, panallerle köşeyi dönmesini bir türlü açıklamıyor.İnsanların mistisizme sürüklenmesinden çıkarı olanlar da onu var gücüyle destekliyorlar.Bize artık üstünü örtmeden açık açık söyledikleri şey şu: “Bırakın bu dünyayı, siz kendi sorunlarınızı hallettiniz miki, dünyanın sorunlarını halledeceksiniz.” Ama bizim sorunlarımızın sebebi de zaten bu dünyanın sorunları ve bunların bizim özel hayatımıza yansıması değil mi? Mesela isteklerimiz, dünyadan bağımsız mı? Sevmemiz; neyi severiz, düşünceleri bize uyan birisini veya kendi standartımıza göre güzel olan birisini; farkedermi hep düşüncemizi kullanarak karar veririz, maddenin, dünyanın yansısı olan düşüncemizi. Nasıl kötü bir toplumdan mukemmel bireyler bekleyebiliriz ki. Hep bu insanların kendi kendilerini geliştirmesini ve eğitmesini bekleriz. Hiç sorduk mu? Acaba günde onaltı saat çalışan bir hamal, bütün gün kendini büroya kapatmış memur, fabrikada sürekli ezilen, sürekli kazanılmış hakları gaspedilen bir işçi nasıl kendisini eğitmesi gerektiğini düşünebilsin? Ne bekliyoruz? Her an yaşam kavgası ve mücadelesi içindeki insanların kendi kendini kurtarmasını mı?Oysa ki onları bu hayata bağlayan dünya, koşullar ve mecburiyetler.Bu zorunlulukları değiştirmeden insanların değişmesini bekleyebilir miyiz?) Krishnamurti’nin soyutladığı (düşünceden soyutladığı) kavramlardan biri de özgürlük. Krishnamurti düşünceden özgür olmakla insanın sonsuz örgürlüğüne kavuşacağını iddia ediyor. Ama düşünceden özgür olunca nasıl evimizin yolunu bulacağız deyince, ilk ‘Asena’ kıvırmasını atıyor. Çok şey söylenebilir, ama ben Krishna ve onunla aynı görevi yapan gizemci takımının üzerine konuşulmasını bile pek gerekli görmüyorum. İnsanları bilinmezliğe ve karanlığa iten herkes(bunu hiç kimse açık açık söylemez, hep insanlığın iyiliği için derler ama kendi ceplerinin iyiliğinden başka birşey düşünmezler) bir gün teşhir edilecektir. Eeee Krishna insanların uğruna birbirini öldürdükleri veya yaşamak için sürekli rekabet içinde, birbirinden nefret ederek ve güvenmeyerek (yatarken kapımızı kilitlememiz gibi) yaşamamızın sebebi olan zorunluluktan mesela paradan özgür ol da görelim.Hiç yapmadığın bir şey ama denersen aç kalırsın tahminimce:)(Krishnamurti öldü ama aynı görevi yapan takipçilerine)Parayı kaldırmadan paradan özgür olamayız. Bu kadar basit!..