Ömer Seyfettin, konusunu günlük olaylardan, hatıralardan, tarih, masal ve efsaneden alan etkileyici hikâyeler yazmıştır. Ömer Seyfettin okumaları, yetişme çağındaki kuşaklara tarihsel perspektife sahip bir bilinç ve belki daha önemlisi, bir dil zevki ve anlatım yeteneği kazandırır. Edebiyat alanındaki ününü 1911’de Genç Kalemler dergisinde yayımlanan hikâyeleriyle kazanan Ömer Seyfettin, edebiyat uzmanlarınca Türk hikâyeciliğinin Maupassant’ı olarak değerlendirilir. Ömer Seyfettin, Primo Türk Çocuğu hikâyesinde bir Türk mühendisinin zihinsel değişim geçirerek kendi milliyetini keşfetmesini ve tek oğlu olan Primo’yu da aynı bilinçle donatmasını anlatır. Primo iken Oğuz ismini alan Türk çocuğu, Selanik’in savaşmadan teslimini asla içine sindiremez.
Avrupalı gibi büyümüş Avrupanın gelenek ve göreneklerini adet edinmiş bir mühendisin bir anda değişen milliyetçilik duygularıyla kitap başlıyor. Bu farkındalık sonrası Avrupalı olan eşinden ayrılarak çocuğu Primo’yu Türk gelenek ve görenekleriyle eğitmeye karar veriyor. Selanik’in tek bir mermi dahi atılmadan Yunanlılara verilmesinin acısı ve tüm duyguları okuyucuya aktararak okuyucuyu bilinçlendirmek isteyen Ömer Seyfettin bu konuda oldukça başarılı oluyor. Ancak üzücü olan o dönemde yaşayan halkın tek düşünce altında toplanamaması. Kimisi Araplaşmış kimisi Avrupalaşmış, herkes memleketten tamamen ümidini kesmiş. Ve Balkanları böyle kaybetmişiz. Neyse ki Atatürk ve çevresindekiler sayesinde tekrardan tek bayrak altında toplanarak Misaki Milli sınırlarımızda bağımsızlığımızı korumayı başardık… Bu tarz kitaplar milliyetimizden uzaklaşmamız açısından çok önemli. Sivrilmemeli ama gerçekleri de unutmamalı…
Ömer Seyfettin, Primo Türk Çocuğu hikâyesinde bir Türk mühendisinin zihinsel değişim geçirerek kendi milliyetini keşfetmesini ve tek oğlu olan Primo’yu da aynı bilinçle donatmasını anlatır. Primo iken Oğuz ismini alan Türk çocuğu, Selanik’in savaşmadan teslimini asla içine sindiremez.
Kitap Yorumları - (5 Yorum)
Kitap gayet güzel. Basımı, kapağı vesaire harika. Ömer Seyfettin zaten çok güzel hikayeler yazan bir yazar. On numara beş yıldız.
İyi bir kitap akıcı ve güzel hikayeler var
tarihi anlamayı kolaylaştıran bizi bize an la tan bir eser
Avrupalı gibi büyümüş Avrupanın gelenek ve göreneklerini adet edinmiş bir mühendisin bir anda değişen milliyetçilik duygularıyla kitap başlıyor. Bu farkındalık sonrası Avrupalı olan eşinden ayrılarak çocuğu Primo’yu Türk gelenek ve görenekleriyle eğitmeye karar veriyor. Selanik’in tek bir mermi dahi atılmadan Yunanlılara verilmesinin acısı ve tüm duyguları okuyucuya aktararak okuyucuyu bilinçlendirmek isteyen Ömer Seyfettin bu konuda oldukça başarılı oluyor. Ancak üzücü olan o dönemde yaşayan halkın tek düşünce altında toplanamaması. Kimisi Araplaşmış kimisi Avrupalaşmış, herkes memleketten tamamen ümidini kesmiş. Ve Balkanları böyle kaybetmişiz. Neyse ki Atatürk ve çevresindekiler sayesinde tekrardan tek bayrak altında toplanarak Misaki Milli sınırlarımızda bağımsızlığımızı korumayı başardık… Bu tarz kitaplar milliyetimizden uzaklaşmamız açısından çok önemli. Sivrilmemeli ama gerçekleri de unutmamalı…
Ömer Seyfettin, Primo Türk Çocuğu hikâyesinde bir Türk mühendisinin zihinsel değişim geçirerek kendi milliyetini keşfetmesini ve tek oğlu olan Primo’yu da aynı bilinçle donatmasını anlatır. Primo iken Oğuz ismini alan Türk çocuğu, Selanik’in savaşmadan teslimini asla içine sindiremez.