Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra Rusya'da süren hâkimiyet mücadelesi... M. Gorbaçov, B. Yeltsin, R. Hasbulatov gibi ülkeye yön veren iktidar sahipleri arasında, bir Tatar milletvekili olan yazar Rinat Muhammedi. Rusya'da eski devrin bittiğini ve demokrasinin geldiğini söyleyenler ve 1993 yılında bunun aksini ispat eden Eylül-Ekim olayları.. "Demokrasiyi kurtarmak üzere" topa tutulan Rusya Parlamentosu içinde, ateş altında kalan Tataristan temsilcisi Rinat Muhammedi, kuzey komşumuzdaki bu büyük kargaşanın başlıca şahididir.
Ruslar 1917 bolşevik devriminden sonra bir daha hiç eskisi gibi olmadılar.komünizmin vurduğu halk hala daha sefalat içinde .. rusların bu zor durumda nasıl demokrasi içinde yaşadıklarını anlatıyor …
Bu kitabı okurken çok sıkıldığımı hatırlıyorum halbuki Türkistan coğrafyasına ve Rusya’nın dağılma sürecünde yaşananlara ilgi duyan birisiyim. Ancak bu eser bir Türkiye Türk’ünü çok fazla ilgilendirmiyor. Yeltsin dönemindeki çözülme vetiresinin anlatıldığını ve şahsi hadiselere fazlasıyla yer verilidiğini söyleyebilirim. Rinad Muhammedi’nin Sultan Galiyev’i anlattığı Sırat Köprüsü ise tavsiye edebileceğim eseridir.
Kitapta her ne kadar da rusyadaki demokratikleşme süreci içerisindeki çaresiz çırpınışlar kaleme alınmış olsa da unutulmaması gereken bir durum vardır ki yıllar boyunca Bolşevik iktidarın aynı zihniyetle yetiştirdiği bu insanlar henüz demokrasiyi uygulamak için yetersiz ve yeteneksizdirler. Okuyucu bu kitapta bu yeteneksizlikleri de açık bir şekilde görecektir. Çünkü Rusya demokratikleşme süreci içerisinde büyük ve yeni devrimler yapmadan demokrasiyi sistemin içerisine alması mümkün değildir. Yapılan uygulamalar ve Eylül-Ekim olayları şeklinde dünya gündemine giren olaylar dikkatle incelendiğinde kaş yapmak için göz çıkaran bir zihniyetle karşılaşılırki bu da demokratik rejimlere has bir durum değildir. Dilerim yıllar sonra bile olsa demokratik ve insani bir yönetim içerisine girebilmiş, bolşevizmin tüm izlerini silmiş bir komşu Rusya ile karşılaşırız.
Kitap Yorumları - (4 Yorum)
Yazım dili daha iyi olabilirdi. Yine de Rusya yakın tarihine ilişkin yeterli bir portre çizilmiş.
Ruslar 1917 bolşevik devriminden sonra bir daha hiç eskisi gibi olmadılar.komünizmin vurduğu halk hala daha sefalat içinde .. rusların bu zor durumda nasıl demokrasi içinde yaşadıklarını anlatıyor …
Bu kitabı okurken çok sıkıldığımı hatırlıyorum halbuki Türkistan coğrafyasına ve Rusya’nın dağılma sürecünde yaşananlara ilgi duyan birisiyim. Ancak bu eser bir Türkiye Türk’ünü çok fazla ilgilendirmiyor. Yeltsin dönemindeki çözülme vetiresinin anlatıldığını ve şahsi hadiselere fazlasıyla yer verilidiğini söyleyebilirim. Rinad Muhammedi’nin Sultan Galiyev’i anlattığı Sırat Köprüsü ise tavsiye edebileceğim eseridir.
Kitapta her ne kadar da rusyadaki demokratikleşme süreci içerisindeki çaresiz çırpınışlar kaleme alınmış olsa da unutulmaması gereken bir durum vardır ki yıllar boyunca Bolşevik iktidarın aynı zihniyetle yetiştirdiği bu insanlar henüz demokrasiyi uygulamak için yetersiz ve yeteneksizdirler. Okuyucu bu kitapta bu yeteneksizlikleri de açık bir şekilde görecektir. Çünkü Rusya demokratikleşme süreci içerisinde büyük ve yeni devrimler yapmadan demokrasiyi sistemin içerisine alması mümkün değildir. Yapılan uygulamalar ve Eylül-Ekim olayları şeklinde dünya gündemine giren olaylar dikkatle incelendiğinde kaş yapmak için göz çıkaran bir zihniyetle karşılaşılırki bu da demokratik rejimlere has bir durum değildir. Dilerim yıllar sonra bile olsa demokratik ve insani bir yönetim içerisine girebilmiş, bolşevizmin tüm izlerini silmiş bir komşu Rusya ile karşılaşırız.