Yıldız Ramazanoğlu’nun gözleri, şehirlere bakarken de edebî tavırdan asla vazgeçmiyor.Şehrin Gizli Öznesi’nde objektifini Asya ve Avrupa’nın şehirlerine doğrultuyor ve kentleri maddeten ve ruhen çepeçevre saran gizli özneleri ve hikâyeleri önümüze seriyor.Şehir kendini görmek için eğilip aynaya baktığı zaman insanla karşılaşır. Çünkü onu inşa eden, tüllerin arkasında durup ruhunu katan, şeklini veren, estetik duygularını yansıtan özneler vardır. Bazen nice topluluklar, ahaliler görünmez olur da varlıklarıyla şehirlere damgalarını vuran kurucu özneler öne çıkar. Bursa denince Emir Sultan’ı, Dublin denince James Joyce’u anmadan geçemeyeceğimiz gibi.Şehir bize kayıt altına almaya değer bir hikâyemiz olduğunu söyler. Bu kitapta şehirlerin insan üzerinden dile gelmesini anlatmak istedim. İnsandan insana bir iletişim olması için yatay gelişen, ayağın toprağa değebildiği, ağaçlarla, hayvanlarla dostane ilişkilerin kurulabildiği şehirler lazım bize. Ancak böyle yerlerde fikredebilir, temel insani ve uhrevi hedeflerimizden kopmadan yaşayabiliriz.
Hayatın;sanattan edebiyata, sağlıktan seyahate her alanına derin bir naiflikle bakan yazarın bir seyahat güncesinden daha fazlası olan kitabı..Diğer tüm kitapları gibi o naif dilin peşinden sürüklenip gidiyorsunuz..
Yıldız Hanım ın daha önce İçimden Geçen Şehirlerini okumuştum. daha sonra birkaç daha okudum. bu kitabı da tıpkı onun gibi. bir turistin gözüyle yada bir seyyah gibi bakmıyor yazar şehirlere. derin bir bilgelik ve irfanla. şehirlerin gerçekten bir ruhu olduğunu kalemiyle hissetiriyor.
Kitap Yorumları - (3 Yorum)
Hayatın;sanattan edebiyata, sağlıktan seyahate her alanına derin bir naiflikle bakan yazarın bir seyahat güncesinden daha fazlası olan kitabı..Diğer tüm kitapları gibi o naif dilin peşinden sürüklenip gidiyorsunuz..
Yıldız Hanım ın daha önce İçimden Geçen Şehirlerini okumuştum. daha sonra birkaç daha okudum. bu kitabı da tıpkı onun gibi. bir turistin gözüyle yada bir seyyah gibi bakmıyor yazar şehirlere. derin bir bilgelik ve irfanla. şehirlerin gerçekten bir ruhu olduğunu kalemiyle hissetiriyor.
“Iğdır’da doğup liseyi Erzurum’da , üniversiteyi İstanbul’da okuyan bir gencin bir sahafta rastladığı sararıp solmuş dergiyi almasıyla başlamıştı her şey.” Okumasam da olurmuş.