Orada altı aydan çok vakit geçti, çalışırken sevdiğim kadını büsbütün unuturdum. Şimdi de anabiliyor muyum onu? Yüzünü yüzüme yaklaştırarak adımı söylerdi, sonra da onu sevmediğimden dert yanardı. Çok uzun zaman geçti, üç yıl kadar orda oturduk.
TÜRKİYE'DE BİR İLK: TAMAMEN YASAL ÜCRETSİZ PDF KİTAP ARŞİVİ
%100 Yasal • Hızlı Erişim • Telifsiz Eserler
Türkiye’nin tamamen yasal ve ücretsiz e-kitap kütüphanesi; roman, deneme, kişisel gelişim gibi pek çok kategorideki eseri tek çatı altında sunar. Kitapları doğrudan tarayıcınızda çevrimiçi okuyabilir veya tek tıkla PDF formatında indirerek çevrimdışı keyfini çıkarabilirsiniz. "Popüler", "En Çok İndirilenler" ve "Yeni Eklenenler" sekmeleri ile zengin kategori-yazar listeleri, aradığınız başlığa saniyeler içinde ulaşmanızı kolaylaştırır. Opsiyonel kayıt/giriş sistemi ise okuma geçmişinizi saklar ve favori eserlerinize hızlı erişim sunar.
Soluma daha bir “kentleşmiş” varoluşçuluk içeriyor. Adamımızın derdini anlatmaktan ziyade derdini yaşadığını söyleyebiliriz. Başka bir kentte, İstanbul’da değil artık.
Kanal: Yeni şehrin insanları karşısında küçük valizli bir adam. Yürünecek sokaklar, sıkıntıyla bakılacak binalar çok. Demir Özlü’de bina, sokak betimleri çok önemli. Adam özellikle bakıyor, özellikle yazıyor onları ki şehrin nasıl üste çöktüğünün kanıtı ortaya çıksın.
Oda buluyor kendine arkadaşımız, sonra şehri turlamaya çıkıyor ama asıl amaç kanalı bulmak. Kanala gidecek. Gitmeden bir şeyler içmek için otelin barına oturuyor, birileriyle tanışıyor, o birileri de başka birileriyle tanıştırıyor. Belirip kaybolan insanlar çok, hızlı giden bir trenin camından dünyayı görmek gibi. Bir de illa birileriyle tanıştırılıyor bu adam. Tanıştırmaya çok meraklı bu Avrupalı kardeşler sanıyorum. Ben belki tanışmak istemiyorum mesela. Tipini beğenmedim. İlla tanışacağız. Hadi bakalım.
Baba her gördüğüne kanalı soruyor, kimi burada diyor, kimi şurada diyor, bir türlü kanalı bulamıyor bizimki. Bu yüzden saplantı haline geliyor zaten; adamın hayatı bir arayış, bir kurtuluş çabası. Memleketinden kaçmış, aradığını bulmak için hiç bilmediği bir yere gelmiş.. Arayış sona erince en makulü.
Derine: Bu öyküde adamımız sürekli, “Derine, derine,” diyor. Yine sokaklar, bir şeyler. Odası şöyle:
“Ortalık iyice kararmadan odama dönmek istiyordum. Odama; orda, kıpırtısız ama uzun gecenin geçmesini belki de beni sarsan sanrıların yoklayıp yoklamayacağını bekleyebilirdim.” (s. 495)
Şimdi dur bir. Odasına gönülden bağlı olan biri olarak, ki odamın adı Küçükodam’dır, gayet küçüktür ve benimdir, anlayabiliyorum abimizi, biraz da olsa. Hani korku filmlerinde hayaletler enerji birikmesinin sonuçlarıdır ya, ben öldüğümde hayaletim garanti bu odada dolanır. Bütün sıkıntılar, bütün şeyler odadadır. Oda bir dünyadır, değilse odanın penceresi dünyaya açılır. Canım odam, seni bırakıp gidebileceğimi pek sanmıyorum.
Böyle. Demir Özlü devam edecek, sırada Gecenin Sonuna Yolculuk var.
Kitap Yorumları - (1 Yorum)
Soluma daha bir “kentleşmiş” varoluşçuluk içeriyor. Adamımızın derdini anlatmaktan ziyade derdini yaşadığını söyleyebiliriz. Başka bir kentte, İstanbul’da değil artık.
Kanal: Yeni şehrin insanları karşısında küçük valizli bir adam. Yürünecek sokaklar, sıkıntıyla bakılacak binalar çok. Demir Özlü’de bina, sokak betimleri çok önemli. Adam özellikle bakıyor, özellikle yazıyor onları ki şehrin nasıl üste çöktüğünün kanıtı ortaya çıksın.
Oda buluyor kendine arkadaşımız, sonra şehri turlamaya çıkıyor ama asıl amaç kanalı bulmak. Kanala gidecek. Gitmeden bir şeyler içmek için otelin barına oturuyor, birileriyle tanışıyor, o birileri de başka birileriyle tanıştırıyor. Belirip kaybolan insanlar çok, hızlı giden bir trenin camından dünyayı görmek gibi. Bir de illa birileriyle tanıştırılıyor bu adam. Tanıştırmaya çok meraklı bu Avrupalı kardeşler sanıyorum. Ben belki tanışmak istemiyorum mesela. Tipini beğenmedim. İlla tanışacağız. Hadi bakalım.
Baba her gördüğüne kanalı soruyor, kimi burada diyor, kimi şurada diyor, bir türlü kanalı bulamıyor bizimki. Bu yüzden saplantı haline geliyor zaten; adamın hayatı bir arayış, bir kurtuluş çabası. Memleketinden kaçmış, aradığını bulmak için hiç bilmediği bir yere gelmiş.. Arayış sona erince en makulü.
Derine: Bu öyküde adamımız sürekli, “Derine, derine,” diyor. Yine sokaklar, bir şeyler. Odası şöyle:
“Ortalık iyice kararmadan odama dönmek istiyordum. Odama; orda, kıpırtısız ama uzun gecenin geçmesini belki de beni sarsan sanrıların yoklayıp yoklamayacağını bekleyebilirdim.” (s. 495)
Şimdi dur bir. Odasına gönülden bağlı olan biri olarak, ki odamın adı Küçükodam’dır, gayet küçüktür ve benimdir, anlayabiliyorum abimizi, biraz da olsa. Hani korku filmlerinde hayaletler enerji birikmesinin sonuçlarıdır ya, ben öldüğümde hayaletim garanti bu odada dolanır. Bütün sıkıntılar, bütün şeyler odadadır. Oda bir dünyadır, değilse odanın penceresi dünyaya açılır. Canım odam, seni bırakıp gidebileceğimi pek sanmıyorum.
Böyle. Demir Özlü devam edecek, sırada Gecenin Sonuna Yolculuk var.