1800’lü yılların İstanbul’unda geçen şiirsel ve gizemli bir cinayet romanı. Boynunda, Sultan’ın mührüyle süslenmiş bir pandantifin asılı olduğu İngiliz bir kadının cesedi, Boğaz’ın kıyılarına vurur. Cinayet, bundan birkaç yıl önce boğularak öldürülen ve faili bulunamayan başka bir İngiliz kadının ölüm vakasını çağrıştırmaktadır. Sulh hakimi Kamil Paşa, katili bulmakla görevlendirilir. Ancak Kamil Paşa’nın çağdaşlığa ve bilime olan inancı, ihanetin ve giderek büyüyen tehlikelerin karşısında derinden sarsılır. Öte yandan, Canan adlı Müslüman bir genç kızın, ölen kadınlardan biriyle ve onun olası katiliyle yaşadığı arzu dolu gizemli ilişki, Canan’ın ağzından romanın sayfalarına dökülür. Duygusal ayrıntılar üzerine kurulu bu romanda, çökmekte olan Osmanlı İmparatorluğunun politik ve toplumsal yaraları şiirsel bir dille sunuluyor.
Aslında kitap polisiye örgünün altında Osmanlı’nın son döneminde yoğunlaşan modernleşme akımının bir eleştirisini yapıyor. Yazarı Türkiye üzerine çalışan bir antropolog olduğu için, kitap sadece tarihi bir roman değil aynı zamanda akademik bir inceleme ve bu yönüyle de çok daha analitik bir anlatımı var. Özellikle akademik bakış açısını edebi anlatımla renklendirmesi açısından oldukça yaratıcı ve okunması zevkli bir kitap.
‘Sultan’ın Mührü’nün olay örgüsü, 1800’lü yılların İstanbul’unda geçer. Roman, boynunda, sultanın mührüyle süslenmiş bir pandantifin asılı olduğu İngiliz bir kadının cesedinin, Boğaz’ın kıyılarına vurmasıyla başlar Cinayet, bundan birkaç yıl önce boğularak öldürülen ve faili bulunamayan başka bir İngiliz kadının ölüm vakasını çağrıştırmaktadır. Sulh hakimi Kamil Paşa, bu olayın failini bulmakla görevlendirilir. Romanın kurgusu, Canan adlı Müslüman bir kadının öyküsüyle iç içe geçmiş bir halde verilir. ‘Sultan’ın Mührü’, olabildiğince duygusal ayrıntılar üzerine kurulur ve bu cinayet üzerinden çökmekte olan Osmanlı’nın politik ve toplumsal yaralarını işlemeyi amaçlar.
Kitap Yorumları - (2 Yorum)
Aslında kitap polisiye örgünün altında Osmanlı’nın son döneminde yoğunlaşan modernleşme akımının bir eleştirisini yapıyor. Yazarı Türkiye üzerine çalışan bir antropolog olduğu için, kitap sadece tarihi bir roman değil aynı zamanda akademik bir inceleme ve bu yönüyle de çok daha analitik bir anlatımı var. Özellikle akademik bakış açısını edebi anlatımla renklendirmesi açısından oldukça yaratıcı ve okunması zevkli bir kitap.
‘Sultan’ın Mührü’nün olay örgüsü, 1800’lü yılların İstanbul’unda geçer. Roman, boynunda, sultanın mührüyle süslenmiş bir pandantifin asılı olduğu İngiliz bir kadının cesedinin, Boğaz’ın kıyılarına vurmasıyla başlar Cinayet, bundan birkaç yıl önce boğularak öldürülen ve faili bulunamayan başka bir İngiliz kadının ölüm vakasını çağrıştırmaktadır. Sulh hakimi Kamil Paşa, bu olayın failini bulmakla görevlendirilir. Romanın kurgusu, Canan adlı Müslüman bir kadının öyküsüyle iç içe geçmiş bir halde verilir. ‘Sultan’ın Mührü’, olabildiğince duygusal ayrıntılar üzerine kurulur ve bu cinayet üzerinden çökmekte olan Osmanlı’nın politik ve toplumsal yaralarını işlemeyi amaçlar.