Artık zamanı geldi evlat... Tak bakalım kutsal silahını beline, O silah ki kılıç olmasın, yay olmasın Hele hele gürz, çekre yahut topuz hiç olmasın Sadece avuç büyüklüğünde ucu sivri bir hançer O hançer ki hem seni hem düşmanı öldürsün Düş bakalım yollara evlat... İz bırakmadan git hasmının peşinden Kervanları kat önüne, gizli saklı... Ardında saraylar bırak, içi kanla dolu... Sonra suskun ol ölesiye, ağzını bıçak dahi açmasın Sen sus ki diğerleri yaşasın Git bakalım kaderinin peşinden evlat... Yalancı cennetin acımasız yollarından yürü Biz de seyreyleyelim seni kartal yuvası Alamut'tan... Ve hep birlikte görelim; ölecek misin, öldürecek misin? İran'ın kuzeyinde, Elburz Dağları'nın karlı tepelerine taht kurmuş kartal yuvası Alamut komutasındaki fedaîler, önderleri Hasan Sabbah'ın ölümünden sonra varolma mücadelesi veriyorlardı. Basra'dan Gazne'ye, Hazar'dan Kızıldeniz'e ölümün kol gezdiği topraklarda düşmanlarına korku salan Alamut Kalesi'nin sonsuza dek ayakta kalabilmesi için gözüpek fedaîler kan kokan ırmaklardan sızıverdiler düşmanlarının kalbine... Tarihin yalancı cenneti Ortadoğu'da İktidar savaşları sürerken, emirlerin, vezirlerin ve hatta sultanların korkulu rüyası fedaîler inançları uğruna sessizce ölüme gidiyorlardı. Amansız bir kum fırtınasıyla başlayan tufan, koca bir imparatorluğu yerlebir etmeye yetecek miydi?
Hasan Sabbah hakkında bilinen rivayetler gerçek olarak düşünülmüş, kurgu da buna göre yapılmış ama sürükleyici ve dili anlaşılır. Yazarını tebrik etmek lazım.
Yabancıların kaleminden okuduğumuz Alamut’u bir yazarımızın kaleminden okumak fikri ile aldım. Bana göre yer yer sürükleyici olan bu kitap aynı zamanda Alamut kitabından alıntı diyebileceğimiz bilgilere yer vermiş. Bunlara bir diyeceğim yok. Ancak Hasan Sabbah gibi bir beyin yıkayıcının ve nihayetinde suikastçilerinin arada bir eleştirilmelerine rağmen son derece sevecen, masum, sade yaşantılı gösterilip Selçukluların cani, acımasız, katil, katliamcı gösterilmeleri taraflı yazılmış bir tarihi roman intibaı uyandırıyor. Hele hele sahte cenneti gören birisine yakıştırılan o son, hiç de şık durmuyor.
Yazarı tanımıyordum kitap siparişi vermeden önce. Arka kapaktaki yazı dikkatimi çekti. Zaten Hasan Sabah’ın fedailerini merak ediyordum. Bir ön fikir verdi. Ancak özellikle kitabın ilk 150 sayfası çok sıkıcı geldi. Bir kaç defa bırakmayı dahi düşündüm. Ancak sonuna kadar okudum. İyi de oldu. Meraklıları için sabırla okunması gereken bir kitap.
Kitap Yorumları - (5 Yorum)
Hasan Sabbah hakkında bilinen rivayetler gerçek olarak düşünülmüş, kurgu da buna göre yapılmış ama sürükleyici ve dili anlaşılır. Yazarını tebrik etmek lazım.
Yabancıların kaleminden okuduğumuz Alamut’u bir yazarımızın kaleminden okumak fikri ile aldım. Bana göre yer yer sürükleyici olan bu kitap aynı zamanda Alamut kitabından alıntı diyebileceğimiz bilgilere yer vermiş. Bunlara bir diyeceğim yok. Ancak Hasan Sabbah gibi bir beyin yıkayıcının ve nihayetinde suikastçilerinin arada bir eleştirilmelerine rağmen son derece sevecen, masum, sade yaşantılı gösterilip Selçukluların cani, acımasız, katil, katliamcı gösterilmeleri taraflı yazılmış bir tarihi roman intibaı uyandırıyor. Hele hele sahte cenneti gören birisine yakıştırılan o son, hiç de şık durmuyor.
Yazarı tanımıyordum kitap siparişi vermeden önce. Arka kapaktaki yazı dikkatimi çekti. Zaten Hasan Sabah’ın fedailerini merak ediyordum. Bir ön fikir verdi. Ancak özellikle kitabın ilk 150 sayfası çok sıkıcı geldi. Bir kaç defa bırakmayı dahi düşündüm. Ancak sonuna kadar okudum. İyi de oldu. Meraklıları için sabırla okunması gereken bir kitap.
BİR DÖNEMİN FENOMENİ HALİNE GELEN ALAMUT KİTABINA GÖNDERMELERLE DOLU ÇOKTA AKICI OLMAYAN BİR ROMAN DENEMESİ OLMUŞ……..
Alamut kitabına göndermeler bulunan alamutta yaşayan fedailerden birinin yözünden yaşam ve amaçları…