Türkiye’nin bütün sokaklarına ithaf edilen kitapta Hasan Harmancı, Şeker - Tekke’den dünyaya doğru hareket eden bir hikâye treninden sesleniyor bize. Trenin içinde bir o yana bir bu yana doğru dönen, salınan, yediği her kırbaç darbesiyle yalpalayan, hızlanan, yazarın deyimiyle “bir sohbet topacı” dönüp duruyor. İçtenlikle ve içerden anlatılan her hikâye gibi alabildiğine tanıdık, içtenlikle ve içerden anlatılan her hikâye gibi evrensel metinler bunlar. Karşınızda Hasan Harmancı’nın muzip, külyutmaz, keskin kaleminden dünyanın bütün sokaklarında okunsun diye yazılmış, “tanımlı ve mutlak hüzünlü” Türkiye öyküleri… Ve evet o sırada “radyoda Azer Bülbül’den ‘aklım başımda değil ama deli değilim’ çalıyor.”
Hasan Harmancı, hem cesur bir şekilde hayatı, toplumu/toplumsalı, aileyi, düzeni eleştiriyor hem de bunu sempatik bir dille gerçekleştiriyor. Yerellik ve evrensellik kaygısı gütmediği öykülerde bu ikisinin içiçe geçtiğini görüyorsunuz. “Evet, işte bu, böyle olmuştu” diyorsunuz. Samimiyet, gerçeklik ve kurgunun abartılmadan, öyküye yedirildiği bir kitap. Zaman zaman tebessümle, zaman zaman da ah vah ederek okudum. Halimiz, ahvalimiz budur. Artistlik yapmadan, içimizde olanı bizler adına yüksek sesle söyle bir öykü kitabı ile hayatımıza giren Harmancı, sosyolojik gözleme öyküsel bir tad bırakıyor. Okuyalım, okutalım.
Hani bildiğimiz, duyduğumuz, karşılaştığımız öykülerin dışında hem edebi lezzeti olan hem de hissel olarak daha doyurucu metinler okumak isterdim.
Taşra öyküleri üzerine okumalar yapmak belki de Hasan Harmancı öykülerini daha anlaşılır kılacaktır ama ben bu “taşra” olayına da artık “sıradanlık” demek istiyorum. Arabeske bulanmış, dramatize edilip, muhafazakar akılla sote edilmiş, med-ceziri bol ve alabildiğine bastırılmış cinsellik…
Daha cesur metinler, öyküler beklediğim için belki de ikinci kitap bana çok yavan geldi.
diye yazmıştım. Lakin;
kitabın son üç öyküsü kitap hakkındaki düşüncelerimi altüst etmiş oldu. Bu resmen 90’dan goool!
Kitap Yorumları - (5 Yorum)
Akıcı ve farklı bir bakış açısıyla yazılmış bir kitap
Alışılmışın dışında
Hasan Harmancı gerçekten çok ilginç bir kafa yapısına sahip. Uyanmak üzre olan bir adam kitabını da tavsiye ediyorum
Hasan Harmancı, hem cesur bir şekilde hayatı, toplumu/toplumsalı, aileyi, düzeni eleştiriyor hem de bunu sempatik bir dille gerçekleştiriyor. Yerellik ve evrensellik kaygısı gütmediği öykülerde bu ikisinin içiçe geçtiğini görüyorsunuz. “Evet, işte bu, böyle olmuştu” diyorsunuz. Samimiyet, gerçeklik ve kurgunun abartılmadan, öyküye yedirildiği bir kitap. Zaman zaman tebessümle, zaman zaman da ah vah ederek okudum. Halimiz, ahvalimiz budur. Artistlik yapmadan, içimizde olanı bizler adına yüksek sesle söyle bir öykü kitabı ile hayatımıza giren Harmancı, sosyolojik gözleme öyküsel bir tad bırakıyor. Okuyalım, okutalım.
Hani bildiğimiz, duyduğumuz, karşılaştığımız öykülerin dışında hem edebi lezzeti olan hem de hissel olarak daha doyurucu metinler okumak isterdim.
Taşra öyküleri üzerine okumalar yapmak belki de Hasan Harmancı öykülerini daha anlaşılır kılacaktır ama ben bu “taşra” olayına da artık “sıradanlık” demek istiyorum. Arabeske bulanmış, dramatize edilip, muhafazakar akılla sote edilmiş, med-ceziri bol ve alabildiğine bastırılmış cinsellik…
Daha cesur metinler, öyküler beklediğim için belki de ikinci kitap bana çok yavan geldi.
diye yazmıştım. Lakin;
kitabın son üç öyküsü kitap hakkındaki düşüncelerimi altüst etmiş oldu. Bu resmen 90’dan goool!