Din duygusu vmat2 geninden mi kaynaklanıyor?Gelecekte tek sermaye ömrümüz mü olacak?Küresel ısınmanın neresindeyiz.Ve bir uzaylının dilinden bir kaç yıl sonra gerçekleşecek İstanbul Depremi.Eski deyişle söyleyecek olursak "meraklı bir kitap."Haydi bir nostalji daha yapalım: "kitapçınızdan ısrarla isteyiniz."1999 Gölcük Depremi'ni 2011 İstanbul Depremi'ne ve tüm bunları da Amerika'nın HAARP çalışmasına bağlayan, küresel ısınmanın dünya nüfusunu 500 milyona düşürmesinin ardından geçen apokaliptik-oryantal bilim kurgu Tayyare-i Meçhule..Hepiniz öleceksiniz!Ama önce 2011 İstanbul Depremi’ni beklemeniz gerekecek.Benim iddiam değil bu. 2011’de İstanbul yakınlarına düşmüş bir ufodan çıkan uzaylının söyledikleri.Yalancı olması muhtemel?..2700’lerden geldiğini savlıyor. Küresel ısınmadan, din duygusunun yok oluşundan falan dem vuruyor. Gelecekte tek geleceğin gelmeyecek olduğunu zırvalıyor. Dedim ya bir yalancı olması muhtemel?..Ama ya değilse?..Ya gerçekten uzaylının iddiaları doğruysa? İşte o zaman öldük demektir.
Cihan Batur tarafından yazılan hem boyutu küçük, hem de az sayfalı bu kitap, inceliğine rağmen tatmin edici bir öykü sunuyor. Düşen bir uzay gemisinden çıkan uzaylının anlattıklarıyla geleceğin dünyasına yolculuk ediyoruz. Uzaylı kavramının farklı bir boyutu ile tanıştırıyor Batur bizi. Uzaylı dediğimiz yaratıkların aslında geleceğin dünyasının insanları, uzay gemilerinin de zaman makineleri olduğunu öğreniyoruz. Batur bunu kurguya iyi yedirmiş.Kitabın giriş kısımları biraz durağan. Uzaylının anlattıkları ağırlıkta. Ama sonrada olaylar daha hareketli bir hal alıyor ve geleceği değiştirmek üzere maceraya atılıyoruz. Rahatsız edici yazım hataları kitap boyunca gözümüze çarpsa da, anlatım bundan pek etkilenmiyor. Okuması kolay bir kitap…
Kitap Yorumları - (1 Yorum)
Cihan Batur tarafından yazılan hem boyutu küçük, hem de az sayfalı bu kitap, inceliğine rağmen tatmin edici bir öykü sunuyor. Düşen bir uzay gemisinden çıkan uzaylının anlattıklarıyla geleceğin dünyasına yolculuk ediyoruz. Uzaylı kavramının farklı bir boyutu ile tanıştırıyor Batur bizi. Uzaylı dediğimiz yaratıkların aslında geleceğin dünyasının insanları, uzay gemilerinin de zaman makineleri olduğunu öğreniyoruz. Batur bunu kurguya iyi yedirmiş.Kitabın giriş kısımları biraz durağan. Uzaylının anlattıkları ağırlıkta. Ama sonrada olaylar daha hareketli bir hal alıyor ve geleceği değiştirmek üzere maceraya atılıyoruz. Rahatsız edici yazım hataları kitap boyunca gözümüze çarpsa da, anlatım bundan pek etkilenmiyor. Okuması kolay bir kitap…