Tek parti döneminde Cumhuriyet Ankara’sının şehir planlaması, idaresi, kimlik yaratım süreci, fiziki ve sosyal dönüşümü, yerel demokrasi ve katılım boyutlarıyla değerlendirilerek, günümüz siyasal yapısında dahi izleri gözlenen temel dinamikler ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır.Bir modernleşme projesi olarak tasarlanan Cumhuriyet’in ilanıyla beraber, devletteki zihniyet değişiminin oldukça net olarak gözlemlenebildiği Ankara, zamanla kurucu kadrolar için simgesel anlam taşıyan bir yerleşim haline dönüştü. Bu süreç içerisinde kurulan yeni şehir, tamamen adı geçen kadroların istek ve iradeleriyle şekillenerek, kentin yönetiminde merkez, yetkili tek söz sahibi haline geldi.Türkiye’de yerel demokrasi açısından Cumhuriyet öncesi dönemde Ankara şehri, Cumhuriyet sonrası dönemde Ankara’da yerel siyaseti etkileyen sosyal yapının dönüşümü, Ankara’da kent yönetimini şekillendiren yasal değişim ve kentin imarı, Serbest Cumhuriyet Fırkası deneyimi, CHF’de yaşanan değişim ve Parti-Devlet bütünleşmesi, Milli Şef dönemi, Tandoğan’lı yıllar mercek altına alınıyor.
“Lozan Antlaşması’nın eklerinden olan düşman işgali altındaki topraklarımızı boşaltma protokolü uygulandıktan sonra, yabancı işgalinden tamamen kurtulan Türkiye’nin toprak bütünlüğü fiili olarak sağlanmıştı. Artık yeni Türkiye devletinin başkentini bir kanunla tespit etmek gerekiyordu. Bütün düşünceler, yeni Türkiye’nin başkenti Anadolu’da ve Ankara şehri olarak seçme lüzumunda birleşiyordu. Bu seçimde, coğrafî durum ve askerî strateji en büyük önemi taşıyordu. Devletin başkentini bir an önce tespit ederek, içten ve dıştan gelen kararsızlıklara bir son vermek şarttı… Dışişleri Bakanı İsmet Paşa, 9 Ekim 1923 tarihli tek maddelik bir kanun tasarısını Meclis’e teklif etti. Altında daha on dört kadar zatın imzası bulunan bu kanun teklifi, 13 Ekim 1923 tarihinde uzun görüşme ve tartışmalardan sonra çok büyük bir çoğunlukla kabul edildi. Kabul edilen kanun maddesi şudur: ‘Türkiye Devleti’nin başkenti Ankara şehridir.'” Atatürk, Nutuk’ta Ankara’nın başkent oluşunu böyle anlatır. Bugün başkentlikte 83. yılını kutlayan Ankara, kimilerine göre sevimsiz, soğuk, tekdüze, karanlık bir yerken, kimilerine göreyse yaşamak için en ideal şehirlerden. Ankara tartışmalarında bu ikisinin arası pek bulunmuyor ne yazık ki. Şehri bu iki uç noktada konumlandıran ise cumhuriyetin kurucu ideolojisi sanki. Orçun İmga’nın Tek Partili Dönemde Ankara-Siyaset ve Yerel Demokrasi adlı kitabı da bu kurucu ideolojiyle Ankara’ının ilişkisini, Ankara’yı şekillendiren ‘tek parti’ dönemini ele alıyor.
Kitap Yorumları - (1 Yorum)
“Lozan Antlaşması’nın eklerinden olan düşman işgali altındaki topraklarımızı boşaltma protokolü uygulandıktan sonra, yabancı işgalinden tamamen kurtulan Türkiye’nin toprak bütünlüğü fiili olarak sağlanmıştı. Artık yeni Türkiye devletinin başkentini bir kanunla tespit etmek gerekiyordu. Bütün düşünceler, yeni Türkiye’nin başkenti Anadolu’da ve Ankara şehri olarak seçme lüzumunda birleşiyordu. Bu seçimde, coğrafî durum ve askerî strateji en büyük önemi taşıyordu. Devletin başkentini bir an önce tespit ederek, içten ve dıştan gelen kararsızlıklara bir son vermek şarttı… Dışişleri Bakanı İsmet Paşa, 9 Ekim 1923 tarihli tek maddelik bir kanun tasarısını Meclis’e teklif etti. Altında daha on dört kadar zatın imzası bulunan bu kanun teklifi, 13 Ekim 1923 tarihinde uzun görüşme ve tartışmalardan sonra çok büyük bir çoğunlukla kabul edildi. Kabul edilen kanun maddesi şudur: ‘Türkiye Devleti’nin başkenti Ankara şehridir.'” Atatürk, Nutuk’ta Ankara’nın başkent oluşunu böyle anlatır. Bugün başkentlikte 83. yılını kutlayan Ankara, kimilerine göre sevimsiz, soğuk, tekdüze, karanlık bir yerken, kimilerine göreyse yaşamak için en ideal şehirlerden. Ankara tartışmalarında bu ikisinin arası pek bulunmuyor ne yazık ki. Şehri bu iki uç noktada konumlandıran ise cumhuriyetin kurucu ideolojisi sanki. Orçun İmga’nın Tek Partili Dönemde Ankara-Siyaset ve Yerel Demokrasi adlı kitabı da bu kurucu ideolojiyle Ankara’ının ilişkisini, Ankara’yı şekillendiren ‘tek parti’ dönemini ele alıyor.