Türk Saplantısı: Yeniçağ Avrupa’sında Korku, Nefret ve Sevgi
çevirmen: Kemal Atakay
Yayın Tarihi: 03.02.2005
Orijinal Adi: Ossessıone Turca
ISBN: 9789758704620
Dil: TÜRKÇE
Sayfa Sayısı: 232
Cilt Tipi: Karton Kapak
Kağıt Cinsi: 1. Hm. Kağıt
Boyut: 16.3 x 21 cm
Tanıtım Bülteni
Batı Avrupa kültürü içinde "Türkler", birkaç yüzyıl boyunca toplumun bütün düzeylerinde başlıca tutku, yazı ve sohbet konularından biri oldu. Eskiden "Türkler" sözünün bugünkünden daha geniş bir anlamı vardı. Bu söz dar anlamda yalnızca Osmanlı sultanının tebaasını değil, neredeyse bütün Müslümanları kapsiyordu. 0 kadar ki, çeşitli Avrupa dillerinde "Türlzleşmek" deyimi aslında Müslüman olmak, lslam dinine geçmek anlamma geliyordu. Gene de, imparatorluldarının büyük gücü nederıiyle daha çok Osmanlı Türkleri düşünülüyordu. İtalyaxı Rönesans'ının büyük isimlerinden Niccolö Machiavelli, 1521'de, aylakların kahvelerde, "gelmek üzere olan Türk"ten, "bu dönemde Haçlı Seferi düzenlemenin yerinde olup olmayacağı"ndan ve "benzeri saçmalıklar"dan söz ederek vakit geçirdiklerini belirtiyordu. Demek ki, Machiavelli gibi dahi kişilerin alay ettikleri bir saplantı söz konusuydu. Kitapta bu saplantı tipik sayabileceğimiz bir dizi olay aracılığıyla irdeleniyor ve incelenen belgeler sayesinde şaşırtıcı yaşam öyküleri ortaya çıkıyor: Hıristiyanlarla yaşayan Magripli kadınlara ve Türklerle yaşayan Hıristiyan kadınlara rastlıyoruz; Türklerin elinde tutsak olmaktan kurtulmalık vererek kurtulan Hıristiyanların yurtlarına dönüşlerinde düzenlenen törenlere ve kürek mahkumu Türklerin sokaldardan dramatik bir şekilde geçirilişlerine tanık oluyoruz; Tunus'ta İslam inancinı benimseyen ve önemli kişiler haline gelen bazı Ferraralı denizcilerin yaşamlarını inceliyor, savaş haberlerini ve Haçlı Seferi düşlerini dinliyoruz; kısacası, insanlar, nesneler, seslerden oluşan sürekli bir gelgite dalmış buluyoruz kendimizi.
Sevmedim, tarihin gizem dolu sırlarını aklınıza düşürüyor, fakat hiç birine cevap bulmuyor, bir süre merak ettiginizle kalıyor, sınırınız geçince ise unutuyorsunuz.
Machiavelli’nin aktardığı “gelmek üzere olan Türkler”den bahseden saplantılı kahvehane aylaklarının muadilleri bugün Türkiye’de… “Gelmek üzere olan üst akıl”dan, “dış düşmanlardan” bahsedip korkuyla yaşıyorlar. Girişteki epigrafta dendiği gibi: “Her şeyin yazısıdır bu: Hiçbir güç sonsuza dek sürmez. Evrenin efendileri daha önce Italyanlardı, şimdi, 1453te Türkler…”
Bugün ise Batı… Kahvehanelerde çenesini yoranlar da Türkiyeliler!
Kitap, İstanbul’un fethinden Rusların İstanbul önlerine kadar geldiği dönemi, Avrupalıların gözünden anlatıyor.Kitabın merkezinde, İtalya sınırları içindeki Ferrara şehri var. Türklerin dört yüz yıllık serüvenine; belgeler, yazışmalar, yerel tarihçiler eşliğinde, bu şehirden bakılıyor. Kitabın yazarı Ricci, “Türkler herhangi bir halk değildi, aksine, Avrupa tarihinin hem içinde, hem dışındaydılar” diyor. Bu yargının doğru olup olmadığını bilmiyorum. Fakat Avrupalıların, “Türklerin elinden her türlü insani niteliği aldığını” (Sayfa 125) iyi biliyorum. Sadece Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Türklerle (Müslümanlarla) ilgili kararlarına bakmak bile, bunu gösterecektir…
Niccolo Machiavelli, 1521’de, aylakların kahvelerde, “gelmek üzere olan” Türk’ten,“bu dönemde Haçlı Seferi düzenlemenin yerinde olup olmayacağı’ndan söz ederek vakit geçirdiklerini belirtiyor. Avrupa’da Türkler denince sadece Osmanlı anlaşılmamaktadır. Türkleşmek kavramı Müslümanlaşmak anlamında da kullanıldığından Türk Saplantısı’nda çok zengin öykülerle karşılaşıyoruz. Hıristiyanlarla yaşayan Mağripli kadınlara veya Türklerle yaşayan Hıristiyan kadınlara rastlıyoruz; tutsaklıktan kurtulmalık vererek kurtulan Hıristiyanların yurtlarına dönüşlerinde düzenlenen törenlere ve kürek mahkumu Türklerin sokaklardan dramatik şekilde geçirilişine tanık oluyoruz. Tunus’ta İslam inancını benimseyen ve önemli kişiler haline gelen Ferraralı denizcilerin yaşamlarını, bitmek tükenmek bilmeyen Haçlı Seferi düşlerini ve daha pekçok ‘Türk’ hikayesi okuyoruz..
Bunu herkes artık anlasın Avrupa bizi hiçbir zaman sevmeyecek.Zaten gerçek Türkler de onları sevmiyor merak etmeyin…Bazı milletler tarih boyunca düşman olmuşlardır ve bunu isteseniz de değiştiremezsiniz…Bunu kabullenin artık bazı şeyleri zorlamanın anlamı yok.
Kitap Yorumları - (5 Yorum)
Sevmedim, tarihin gizem dolu sırlarını aklınıza düşürüyor, fakat hiç birine cevap bulmuyor, bir süre merak ettiginizle kalıyor, sınırınız geçince ise unutuyorsunuz.
Machiavelli’nin aktardığı “gelmek üzere olan Türkler”den bahseden saplantılı kahvehane aylaklarının muadilleri bugün Türkiye’de… “Gelmek üzere olan üst akıl”dan, “dış düşmanlardan” bahsedip korkuyla yaşıyorlar. Girişteki epigrafta dendiği gibi: “Her şeyin yazısıdır bu: Hiçbir güç sonsuza dek sürmez. Evrenin efendileri daha önce Italyanlardı, şimdi, 1453te Türkler…”
Bugün ise Batı… Kahvehanelerde çenesini yoranlar da Türkiyeliler!
Kitap, İstanbul’un fethinden Rusların İstanbul önlerine kadar geldiği dönemi, Avrupalıların gözünden anlatıyor.Kitabın merkezinde, İtalya sınırları içindeki Ferrara şehri var. Türklerin dört yüz yıllık serüvenine; belgeler, yazışmalar, yerel tarihçiler eşliğinde, bu şehirden bakılıyor. Kitabın yazarı Ricci, “Türkler herhangi bir halk değildi, aksine, Avrupa tarihinin hem içinde, hem dışındaydılar” diyor. Bu yargının doğru olup olmadığını bilmiyorum. Fakat Avrupalıların, “Türklerin elinden her türlü insani niteliği aldığını” (Sayfa 125) iyi biliyorum. Sadece Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Türklerle (Müslümanlarla) ilgili kararlarına bakmak bile, bunu gösterecektir…
Niccolo Machiavelli, 1521’de, aylakların kahvelerde, “gelmek üzere olan” Türk’ten,“bu dönemde Haçlı Seferi düzenlemenin yerinde olup olmayacağı’ndan söz ederek vakit geçirdiklerini belirtiyor. Avrupa’da Türkler denince sadece Osmanlı anlaşılmamaktadır. Türkleşmek kavramı Müslümanlaşmak anlamında da kullanıldığından Türk Saplantısı’nda çok zengin öykülerle karşılaşıyoruz. Hıristiyanlarla yaşayan Mağripli kadınlara veya Türklerle yaşayan Hıristiyan kadınlara rastlıyoruz; tutsaklıktan kurtulmalık vererek kurtulan Hıristiyanların yurtlarına dönüşlerinde düzenlenen törenlere ve kürek mahkumu Türklerin sokaklardan dramatik şekilde geçirilişine tanık oluyoruz. Tunus’ta İslam inancını benimseyen ve önemli kişiler haline gelen Ferraralı denizcilerin yaşamlarını, bitmek tükenmek bilmeyen Haçlı Seferi düşlerini ve daha pekçok ‘Türk’ hikayesi okuyoruz..
Bunu herkes artık anlasın Avrupa bizi hiçbir zaman sevmeyecek.Zaten gerçek Türkler de onları sevmiyor merak etmeyin…Bazı milletler tarih boyunca düşman olmuşlardır ve bunu isteseniz de değiştiremezsiniz…Bunu kabullenin artık bazı şeyleri zorlamanın anlamı yok.