Umut Yaşamın Öbür Adı; çok konuşulan, gelgelelim az anlam iletilen bu yaygara ortamında "varışlı" suskunlar için atılan sessiz bir çığlık. Daha önce söylenmemiş olanı söyleme savında kesinlikle değil. Yalnızca yazarın kendi ayrımındalığını kendi sözcükleriyle dile getirmeye çalıştığı bir anlatı. Yitik umutlar usangını Gürkan Tüzüntürk ile ona sevgiyle, giderek sevecenlikle bağlanmış Aysu ikilisinin çevresinde oluşan bir öykü. Sıradan bir yapıt sayılamayacağı için, sıradışı okurlara seslenmekte. "Öyle okur var mı, kaldı mı?" diyeceksiniz. Hele duralım: Koskoca Türk yazınını çoksatarcılığa indirgememek gerek. Demek içli kişilerin bozukdüzen, yiteğen yaşam karşısındaki duygularını, düşüncelerini öğrenmek isteyen varsa, Umut Yaşamın Öbür Adı'na buyurabilir. Ötesi − yazarın beslemediği, ilgilenmediği − tecimsel kaygıların batağıdır.
Çökkünlüğün, yaşamdan beklentisizliğin, boşunalık duygusunun kendini yinelemeden anlatıldığı Umut Yaşamın Öbür Adı’nı bitirdim. Gürkan ile Aysu’nun onulmaz düzeydeki düşünceleri çoğu kez gerçeklik payı ile değerlendirebilecek olsa da şu sözü usa getirir: “Bir amaca adanmayan tin, yolunu yitirir.” – Montaigne. Böylece anlatıda adı geçen Gürkan, niçin bir amacımız olması gerektiğini, eksikliğinde neler yaşanabileceğini gözler önüne sermekte. Sonunu hiç beklemediğim gibi bitiren yazar Çağlayan, bunu uzmanca bir dil ile anlatmış, kendisini kutlarım. Neredeyse tümü Türkçe kökenli sözcüklerden oluşan yazıda akıcılık çok yerinde. Sözlem kurgusu ise çeviri romanlardan ayrı olarak yerel bir tat, ulusal bir kimlik taşıyor.
Kitap Yorumları - (1 Yorum)
Çökkünlüğün, yaşamdan beklentisizliğin, boşunalık duygusunun kendini yinelemeden anlatıldığı Umut Yaşamın Öbür Adı’nı bitirdim. Gürkan ile Aysu’nun onulmaz düzeydeki düşünceleri çoğu kez gerçeklik payı ile değerlendirebilecek olsa da şu sözü usa getirir: “Bir amaca adanmayan tin, yolunu yitirir.” – Montaigne. Böylece anlatıda adı geçen Gürkan, niçin bir amacımız olması gerektiğini, eksikliğinde neler yaşanabileceğini gözler önüne sermekte. Sonunu hiç beklemediğim gibi bitiren yazar Çağlayan, bunu uzmanca bir dil ile anlatmış, kendisini kutlarım. Neredeyse tümü Türkçe kökenli sözcüklerden oluşan yazıda akıcılık çok yerinde. Sözlem kurgusu ise çeviri romanlardan ayrı olarak yerel bir tat, ulusal bir kimlik taşıyor.