“Birbirlerini sevmeye alışabilmek için uzun süre kedileri sevdiler. Dışarıda sokak lambaları yanıyor, iri gövdeli bir ağaç, ışıkları deldiği noktalarda perdesiz eve karaciğer parçaları gibi düşüyordu. Sesleri gür boğazlardan Çingene şarkıları dinlerken, ruhlarındaki yasakları silecek koyu şaraplar içtiler. Sonra yanaklarını birbirine bastırdılar, yüzleri sivrilmiş, saçları karışmış, dudakları birbirine batmıştı. Bir adımla Nehir Selim’e yaslandı, bir adımda Selim Nehir’i taşıdı ve dört ayaklı bir yatak artık ayaklarını kullanmayan adamla kadını sabaha kadar ağırladı.”“Bu yaşa kadar dünyanın her şeyiyle ilgilenmiş, insanları önemsemiş, öğretileri ezberlemiş, notları kılı kırk yararak vermiş, düzen, erdem ve saygıyı ibadet bilmiş, buna rağmen dünyanın içinde yer alamamış, yarım asrı geçen sürede kimse tarafından adam yerine konmamıştı. İnsanlar ona ‘sıfır adam’ olarak baktıkça, var olmak için insanların eteğine yapışmıştı. Şimdi ilk defa, bu dünyada kendi gibi oluyor, kendinin olanı da yanında tutuyordu. Geri kalanları ise boşluğa bırakıyordu.”
dışarıdan göründüğümüz veya göstermek istediğimiz değil, gerçek iç dünyalara ; hastalıklı,aciz,sakat oluşlara; kadın – erkek ilişkilerine parmak basıyor yazıyor; ince ince ve insanın canını acıtacak kadar saf gerçekliği gözümüze sokarak..her insan biraz yarım; tam gibi görünenler bunu en iyi saklayabilenler !
Gerçekten yarım bir adam… Tamamlanamamışlığı “kokusuzluk” metaforuyla veren, can sıkmayan, tam tersine her anı gözümüzde canlandırabilmemizi sağlayan “yaşayan tasvirler”le bezenmiş, kendini tamamlama çabası içinde kadınların elinde daha çok kaybolan bir adamın hikayesi… Kesinlikle tavsiye ediyorum.
Kitap Yorumları - (4 Yorum)
120 sayfa çünkü/ama her cümlesi edebi sanat içeriyor. Ballı bişiy. ‘Sanat sanat içindir’ örneği bir çağdaş roman.
Yarım bir adamın tam olma mücadelesi . tavsiye ederim.
dışarıdan göründüğümüz veya göstermek istediğimiz değil, gerçek iç dünyalara ; hastalıklı,aciz,sakat oluşlara; kadın – erkek ilişkilerine parmak basıyor yazıyor; ince ince ve insanın canını acıtacak kadar saf gerçekliği gözümüze sokarak..her insan biraz yarım; tam gibi görünenler bunu en iyi saklayabilenler !
Gerçekten yarım bir adam… Tamamlanamamışlığı “kokusuzluk” metaforuyla veren, can sıkmayan, tam tersine her anı gözümüzde canlandırabilmemizi sağlayan “yaşayan tasvirler”le bezenmiş, kendini tamamlama çabası içinde kadınların elinde daha çok kaybolan bir adamın hikayesi… Kesinlikle tavsiye ediyorum.