Los Angeles'in merkezinde Japonya'nın dev şirketlerinde Nakamoto, Amerika bürosunun, yeni gökdeleninin açılışını büyük bir partiyle kutlamaktadır. Parti, kırk beşinci katta olanca görkemiyle sürerken, kırk altıncı katta sarışın genç ve güzel bir kadının cesedi bulunur. Soruşturma derhal başlar ve kısa zamanda sınai entrikalar labirentine dönüşür.
Michael Crichton, bu romanında bu kez bir Los Angeles polisiyesi yazıyor. Ama bu öyle bir polisiye ki, Michael Connelly’yi aratmıyor. Bir yazar, dinozorlardan genetik bilimine, küresel ısınmadan havacılık sektörüne, nano teknolojiden polisiyeye kadar ancak Crichton kadar birbirinden farklı alanlarda yazabilir. Ve her birinde de ancak bu kadar başarılı olabilir, ötesi imkansız gibi… Bu inanılmaz yazarın tek kusuru, ABD’nin büyük şirketlerinin güdümünde olmasıdır. Örneğin Sessiz Tehlike’de küresel ısınmanın bir yalan olduğunu savunur. Yükselen Güneş’te ise bir Japon-fobi oluşturmanın peşindedir açıkça. Ama onun her bir romanının her bir sayfası okunmaya değer. Eşsiz bir yazardır. Ülkemizde çok az tanınması, 70’lerde ve 80’lerde basılmış olan romanlarının tekrar basılmasının önünde en büyük engeldir. Yükselen Güneş 1990’larda basılmıştır örneğin, ama tekrar basılmayacaktır. Oysa yüz tane Da Vinci Şifresi’ne bedel, sadece bir sayfasında bütün metal fırtına çerçöp serisinden daha fazla emek ve zeka içeren, kusursuz bir romandır. Michael Crichton, Michael Connelly, Nelson Demille gibi bir çok Türkiye’de yeterince tanınmayan yazarın bir çok romanı çevrilmedi dilimize. Ama olsun, Dan Brown romanları ve metal fırtına çerçöpü üstüste baskı yapıyor ya, gerisi önemli değil.
Yükselen Güneş Büyük bir Japon şirketi olan Nakamoto, Amerika’daki bürolarının açılışını yaptıkları sırada gökdelenin başka bir katında işlenen cinayet haberiyle roman hız kazanıyor. Cinayetin çözümü için seferber olan ajanlar. Bu sırada yaşanan ve birbirine karışık olaylar kitabı daha da sürükleyici hale getiriyor. Macera romanı sevenlerin okumasını tavsiye ederim. Saygılarımla.
Kitap Yorumları - (3 Yorum)
Polisiye bir hikayesi olan roman ticarette Amerikan-Japon savaşını anlatıyor.
Michael Crichton, bu romanında bu kez bir Los Angeles polisiyesi yazıyor. Ama bu öyle bir polisiye ki, Michael Connelly’yi aratmıyor. Bir yazar, dinozorlardan genetik bilimine, küresel ısınmadan havacılık sektörüne, nano teknolojiden polisiyeye kadar ancak Crichton kadar birbirinden farklı alanlarda yazabilir. Ve her birinde de ancak bu kadar başarılı olabilir, ötesi imkansız gibi… Bu inanılmaz yazarın tek kusuru, ABD’nin büyük şirketlerinin güdümünde olmasıdır. Örneğin Sessiz Tehlike’de küresel ısınmanın bir yalan olduğunu savunur. Yükselen Güneş’te ise bir Japon-fobi oluşturmanın peşindedir açıkça. Ama onun her bir romanının her bir sayfası okunmaya değer. Eşsiz bir yazardır. Ülkemizde çok az tanınması, 70’lerde ve 80’lerde basılmış olan romanlarının tekrar basılmasının önünde en büyük engeldir. Yükselen Güneş 1990’larda basılmıştır örneğin, ama tekrar basılmayacaktır. Oysa yüz tane Da Vinci Şifresi’ne bedel, sadece bir sayfasında bütün metal fırtına çerçöp serisinden daha fazla emek ve zeka içeren, kusursuz bir romandır. Michael Crichton, Michael Connelly, Nelson Demille gibi bir çok Türkiye’de yeterince tanınmayan yazarın bir çok romanı çevrilmedi dilimize. Ama olsun, Dan Brown romanları ve metal fırtına çerçöpü üstüste baskı yapıyor ya, gerisi önemli değil.
Yükselen Güneş Büyük bir Japon şirketi olan Nakamoto, Amerika’daki bürolarının açılışını yaptıkları sırada gökdelenin başka bir katında işlenen cinayet haberiyle roman hız kazanıyor. Cinayetin çözümü için seferber olan ajanlar. Bu sırada yaşanan ve birbirine karışık olaylar kitabı daha da sürükleyici hale getiriyor. Macera romanı sevenlerin okumasını tavsiye ederim. Saygılarımla.